Pardus... Özgürlük İçin...
Zamansız yazılar-Ersal ÖZKAN
Avşaroglu Tarafından 14.03.2011 Tarihinde Eklendi

Zamansız yazılar
 
                Ne sevmenin zamanı, ne de ülke gündemine dair bir şeyler anlatacak halimiz kalmıştı. Maskeli bir balonun tam ortasında kavruk yüzlü emekçiler sessizce çekilmişlerdi köşelerine, köşeleri tutanlar ise üç maymunu oynamanın kabiliyetiyle okunduklarını sanıyorlardı. Güzel ülkemin insanları küsmüştü okumaya…
 Seyretmeye alışmış bir topluma, okuyun dedikçe üç ihlâs bir Elham okudular arkamızdan.
 Üstelik aşk uzak bir ülke ve sen yazılarımla büyütüp, büyülendiğim sevgili
 Çoktan gitmişti dönülmeze…
 İşte böyle bir durumda emeğini gazete kâğıdı kokulu sevdalara harmanlanmış
 Ömrünü yazmanın tam ortasına konuşlandırmış, şehir sevdalısı Kemal Soylu “yazımhanesi” için yazmamı teklif etti.
 Nasıl derdim, bu şehirde yazıları ile büyüyen kardeşime.
 Aşk yoksa yazmakta yok.
 Sevdaya dair kelimelerimizi çaldırdık.
 Ciğeri peş para etmez adamlar dolaylı tümleçleri uğruna sevgi yüklü yüklemimizi çaldılar.
 Öznesi erdem olan ne kadar kelime varsa biriktirdiğimiz, onlarda korkusundan gizli özne çaresizliğinde münzevi limanlara çekildiler…
 Üstelik gül atmaya alışmış ellerimde, kırılırken adresini kaybetmiş yumurtalar..
 Kim için; niye yazacaktım?
 Belki dedi içimdeki ses
 Hala okumaya direnen birkaç mülteci
 Yazıyı yazgı bilenler
 Ve kelama yemin olsun diyen kutsal kitap hatrına…
 Yazmak için değerdi.
Bir çilenin hicreti olacak belki sanala düşen cümlelerim
Olsun eğer hala okuyorsa birileri, yazmak için değerdi.
 "Yapılırken heyecan duyulmayan hiçbir iş başarılamaz." der, Emerson.
Belki de bu yüzden, ne zaman kalemi elime alsam büyük bir heyecanla sarılırım kelimelerin büyüsüne. 
Yağacak bir bulut misali tüm bedenimi sarar okuyucuyla buluşma anı…
 Onlarla dertleşir, onlarla sabahlarım. Dilimin ucuna demir atan suskunluğumu çok kolay biçimde dökerim yazıya…
 Dilhun limanımdan yüzlerce kelime yol alır, yüreğimden, okur yüreğine… 
  Bu heyecanlı başlangıç; güzel çalışmalara vesile olur temennisiyle, ilk heyecanımı paylaşmak adına yıllar öncesine dönüyorum.
 Gaz lambasının altında okumaya çalıştığımız, her an bir cinin lambadan fırlayıp üç seçenek sunacağına inandığımız yıllardı.
 Başında kasketi, cebinden gazetesi eksik olmazdı babamın.
 Yazın ise toz kokulu yamacından kömür dumanlı kara trenin geçtiği köyümüze giderdik. İyi giyimli insanlar günü geçmiş gazeteleri kara trenin kocaman penceresinden atarlardı.
 Sevinçle, elimizde gazetelerle köye dönerdik. Tüm evleri dolaşan gazeteler, sonunda tahta zeminli asma tavanlı köy kahvesinde birikirdi.
 *****
 Genç kızlar artist, erkekler ise futbolcu resimlerini evlerinin duvarlarına astığı; güreş tefrikaları, siyah beyaz, fotoroman okuduğumuz bu yıllarda gazeteler kimsesizliğimize yol arkadaşıydı.
 Sonra bir dönem, kupon biriktirmek için alır olduk gazeteleri, yani otuz kupona değiştik, Hasan Pulur’u, Yalçın Kamacıoğlu’nu, Ergun Göze’yi, Samim Türe’yi…
Onlar ise asla değişmediler, çatal kaşık sesleri arasında inadına yazdılar.
Günümüzde ise, bilgi akışını yönlendiren televizyon ve Internet gibi imkânların çeşitlenmesiyle birlikte, gazeteler artık bilgi edinmek için değil, bilginin nasıl ve ne şekilde yorumlandığını görmek için okunur hale gelmiştir.
 İnsanlar, benimsedikleri dünya görüşleri doğrultusunda gazete tercihlerini belirler olmuşlar; olayların o gazetede nasıl yorumlandığını öğrenmek için gazete almaya başlamışlardır.
 Köşe yazarlarının da gazete tercihinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bazıları sivri dilli köşe yazarının yırtıcı üslubuyla yazdığı yazıları okumak; bazıları olayları soğukkanlı değerlendiren mutedil yazarının gündemdeki konular hakkındaki görüşlerini öğrenmek için gazete tercih ederler.
 Japonya, gibi medeniyete yön veren uluslar, teknoloji karşısında kültürlerine tutunarak alışkanlıklarından vazgeçmemenin ödülünü her türlü kalkınma hamlesini yaparak almışlardır.
 Dünya ölçeğine baktığımız zaman gazete okuma sıralamasında Japonya, Norveç, Amerika gibi ülkeler ilk sıralarda yer almaktadır. Onların posta kutularında gazeteleri hiç eksik olmaz. Hala, bu ülkelerde gazete dağıtan çocuklar güneşi ilk selamlayan haber elçileridir.
 Oysa bizde gazeteler, mektuplar, kartpostallar, gibi hızla zamana yenildi.
 Ulus’ta yazıyor, yazıyoooooooor! Diye bağıran çocuk yok artık.
 Babalar eve gazete yerine asık suratlarını götürüyorlar.
 Haberi genelde Internet’ten alıyoruz.
 Mamafih eskiden insanlar yan ceplerinde gazete getirir. Çocuklar dedelerine gazete haberi okurlardı. Yolda ruhunu teslim edenlerin bile, yanında taşıdığı gazeteyle üzerleri örtülürdü.
 Hiç unutmam Demirtepe’de bir trafik kazasını haber yapmaya gitmiştik. Yerde yatan gencin üzerini, elinden savrulan “Ulus” Gazetesiyle örtmüşlerdi. “Adımız andımız” yazıyordu gazetenin üstünde, okuru kana bulanmıştı. Son yolculuğuna onu Gazetesi uğurluyordu. Ogün bugün her sabah gazeteyi alınca şöyle doyasıya bir koklar; sonra okurum. Eğer bir gün düşer kalırsam yol ortasında takılırsam apansız hayatın oltasına, yan cebimdeki gazetemi örtün üstüme, Gazetem son nefesim, gazetem kefenimdir.
 *****
 Her gün bir doğum sancısı yaşar gazeteler. Güneşle birlikte soğuk demir raflarda yerlerini alabilme adına, öksüz çocuklar misali okurla buluşacakları anı beklerler. 
  İşte bu sancıyı yüreğinde her gün hisseden, Kemal Soylu gibi değerli bir gazetecinin ikliminde ve de değerli büyüğüm Samim Türe ile aynı medyada yazmanın heyecanı içinde, sizlerle buluşmanın mutluluğundayım..
 Haber ise bir tuşun ucunda artık İnsanlar, eskisi kadar gazete okumasalar da çok şükür internetten de olsa haberi takip ediyorlar.
 Spor’dan Eğitime, araştırma yazılarıyla sizlerle olurken gönül ağımıza takılan hikâye ve şiirleri de Rabbim müsaade ettiği sürece sizlerle paylaşacağız. 
  Merhaba oku emrini sevda belleyen güzel insanlar; öznesi sevgi, nesnesi inanç, yüklemi, paylaşım olan yazılarda buluşmak üzere…
 
  Sevgiyle kalın.
 
... 
 


Pardus... Özgürlük İçin...

www.ozanavsaroglu.com
copyright (c) 2010-2011 Tüm Hakları Saklıdır
web tasarım fby
iletişim: efebeytasarim@yahoo.com