ABD'deki doktrindeki
Özel Askerî Şirketler ve İstihbarat
Yrd.Doç.Dr.Bleda Rıza Kurtdarcan
HAZIRLAYAN
MEHMET EMİN ÖNDER
ÖZET
İstihbarat; bir devletin dış politikası ve ulusal güvenliği için ihtiyaç duyulan, yabancı devletler, bu devletlerin ajanları ve diğer varlıkları hakkındaki bilgilerin toplanması ve işlemden geçirilmesi; dış politikanın uygulanmasını kolaylaştırmaya yardımcı olacak örtülü faaliyetlerin yürütülmesi ve gayri resmi girişimlere karşı kişiler ve organizasyonlara ek olarak hem istihbarat sürecinin hem de istihbarat ürününün korunmasını içeren gizli devlet faaliyeti olarak tanımlanabilir.
Yeni görev tanımlamaları, personel ve bütçe indirimleri, yeni organizasyon yapıları gibi radikal bazı değişimlerden sonra istihbarat servisleri 11 Eylül 2001 terör saldırılarına kadar yeni görevlerini ekonomik alanda istihbarat faaliyetlerinde bulunmak olarak belirlemişlerdir. Bu tarihten sonra istihbarat dünyası, liderliğini su an tek süper güç olarak görülen Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptığı yeni bir alana yönelmiştir: Terörizmle mücadele istihbaratı.
Soğuk Savaş sonrası ortaya atılan “Medeniyetler Çatışması, Tarihin Sonu, Büyük Satranç Tahtası, Yeni Avrasyacılık ve Büyük Orta Doğu Projesi” gibi jeopolitik açılımlar küresel sistemde yerini almıştır ve bunun sonucunda meydana gelecek olayların sonucunu kestirmek pek de mümkün görünmemektedir.
Özel Askeri Şirketler ve Askerlikte Özelleştirme kapsamında Birleşik devletlerde ki doktrindeki uygulamalar ve tartışmalar ışığında istihbaratın özelleştirilmesinin meydana getirdiği sorunlar incelenecektir.
GİRİŞ
Tarihin bütün dönemlerinde etkin bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen istihbarat; herkes tarafından kabul edilen bir tanıma sahip değildir. Tarihçi Walter Lequeur “tatmin edici bir istihbarat teorisi geliştirme çabalarının tamamı başarısızlıkla sonuçlanmıştır (1993: 8)” ve bu alandaki en saygın araştırmacı olarak David Kahn da “bugüne kadar işe yarayan bir istihbarat tanımı görmedim (2001: 79)” diyerek diğer bütün akademisyenler gibi istihbaratın tanımlanma ve dolayısıyla teori geliştirilebilme sorununa dikkat çekmişlerdir. Bu terimin teorisyenler tarafından defalarca tanımlanmasına rağmen, ne olduğu ve ne işe yaradığı hakkında birçok farklı noktaya temas edilmesinden dolayı James Der Derian istihbaratın, uluslararası ilişkilerin en az anlaşılan ve tanımlanan alanı olduğunu söylemektedir (Scott ve Jackson, 2004: 2)
İstihbaratın akademik alanda ciddi bir şekilde tartışılmaya başlanması, Sherman Kent’in “Amerikan Dünya Politikası için Stratejik istihbarat” adlı eserini elli altı yıl önce yayımlaması ile gündeme gelmiştir.
Sherman Kent klasik tanımlamasında üç farklı ve belirgin konuya temas eder:
• Bilgi,
• Bu bilgiyi üreten teşkilat,
• Bu bilgiyi üreten teşkilat tarafından yürütülen faaliyetler bütünü.
Kent’in bu tanımlamasını takiben devlet istihbarat organları ve akademisyenler konuya bakış açıları bakımından değişik tanımlamalarda bulunmuşlardır. Bütün ihtiyaçları karşılayacak bir istihbarat tanımının ortaya çıkarılması açısından resmî ve akademik çözümlerin incelenmesi faydalı olacaktır
Resmî Çözümler
Amerikan istihbarat servislerinin temel dayanaklarından biri olan 1947 Ulusal Güvenlik Kanunu, üzerinde yapılan birçok değişiklikten sonra istihbaratı şu şekilde tanımlamaktadır (The National Security Act of 1947 [web], Sec.3, 1947: 50 U.S.C. 401a):
“Stratejik istihbarat terimi yabancı hükümetlerin, organizasyonların ya da kişilerin faaliyetleri, etkinlikleri, niyet ve maksatları ile kabiliyetleri hakkındaki bilgileri ifade eder.”
1955 yılında “ikinci Hoover Komisyonu” ABD Başkanı Eisenhower’a sunduğu raporda, istihbaratın yapılması planlanan bir faaliyette önceden inisiyatifi ele almak için bilinmesi gereken her şeyle uğraştığını (Warner, 2002: 1), yani istihbaratın faaliyet alanının her şey olduğunu belirtmiştir. 1990’ların ortalarında Brown-Aspin Komisyonu tarafından açıklanan etkili bir raporda istihbarat dar ve geniş anlamıyla; hükümetin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu insanlar, olaylar, yerler ve maddeler hakkındaki gizli bilgiler olarak tanımlanmıştır (Commission on the Roles and Capabilities of the United States Intelligence Community, 1996: 5).
Amerikan Savunma Bakanlığı 2005 yılında yayımlamış olduğu
“Askerî ve Birleşik Terimler Sözlüğü”nde iki istihbarat tanımına yer vermektedir (Department of Defence Dictionary of Military and Associated Terms, 2005: 266):
• Yabancı ülke veya yerleri ilgilendiren mevcut bilgilerin toplanması, özel isleme tabi tutulması, entegrasyonu, analizi, değerlendirilmesi ve yorumlanması sonucu elde edilen ürün,
• Düşman hakkında gözlem, soruşturma, analiz ve anlama yoluyla elde edilen bilgi ve kanaat.
Amerikan “istihbarat Topluluğu”nun kalbi konumunda bulunan Merkezî Haber Alma Teşkilatı (CIA) istihbaratı; Amerikan politikacılarının karar alma ve bu kararlarını uygulama süreçlerinde ihtiyaç duyacakları, dünyada meydana gelen gelişmeler hakkındaki bilgi ve öngörüler olarak değerlendirmektedir (Central Intelligence Agency [web], 2005).
Bir başka sözlük Batı istihbarat dünyasının öğretmeni ve danışmanı kabul edilen Jeffrey Richelson’un da benimsediği tanımla istihbaratı; planlanacak bir faaliyet için acil veya potansiyel önem arz eden, yabancı ülkeler veya operasyon alanlarının bir veya daha fazla yönü ile ilgili olarak mevcut bütün bilgilerin toplanması, özel isleme tabi tutulması, entegrasyonu, analizi, değerlendirilmesi ve yorumlanması sonucu elde edilen ürün olarak tanımlamaktadır (Richelson, 1989: 1).
Batı istihbarat dünyasının lideri ABD’nin yukarıda verilen tanımları incelendiğinde istihbaratın; politikacılara karar alma süreçlerine katkıda bulunabildiği, tavsiye ve seçenekler sunabildiği, bütün kaynakların kullanılması suretiyle bilgilerin analiz sürecinden geçirildiği ve bir ürüne dönüştürüldüğü “bitirilmiş istihbarat”ı kastettiği anlaşılmaktadır (Davies, 2002:62)
.
İstihbaratın Özelleştirilmesinin Meydana Getirdiği Sorunlar
Amerika’nın kuruluş felsefesinde özelleştirme var.Amerika’nın temeline bakarsak kamu yönetimini devlet adına özel şirketler yönetir ama kamuda işten tamamen el çekmemiştir. Sahada özel ve kamu birlikte faaliyet gösteriyor dersek yanılmış olmayız.İstihbaratın özelleştirilmesinin meydana getirdiği sorunların başında sözleşmeden doğan sorunlar vardır.Özelleşmiş askeri endüstri uluslararası güvenlik alanına sözleşmelerden doğan çok ciddi sorunlar getirmektedir. Genel olarak bu sorunlar birbiriyle bağdaşmayan bağlılık ve amaçlar olarak iki ana başlığa indirgenebilir. Herhangi bir sözleşme sürecinde bir "işveren" (parayı ödeyen taraf) kendisi adına faaliyette bulunması için bir "temsilci" (işi yapacak olan taraf) tutar. Ancak söz konusu bu iki tarafın çıkarları genellikle tam olarak örtüşmez. Dahası, her iki taraf da birbirlerinin kesin hedefleriyle ilgili tam bir bilgiye sahip değildir.
Bu taraflar arasındaki ilişkinin karmaşıklığı işveren tarafın kendi ayrı gündemi olan bir temsilciye güvenmesiyle ortaya çıkıyor. 1 Söz konusu özel askeri şirketler olunca müşterilerin güvenlik hedefleriyle şirketlerin kâr maksimizasyonu hedefleri arasında her zaman çatışmalar olmuştur. "îyi" kavramı hükümetler ve şirketler için genelde farklı şeyler ifade ediyor. Şirketler sadece müşterilerinin çıkarları için hareket ettiklerini ve personelinin (genelde emekli askeri personel) oldukça güvenilir olduğunu iddia ediyorlar. Fakat askeri eyleme karar veren taraf ve bunun altında yatan sebepler farklılık göstermeye başladı. Örneğin özel askeri şirketler işverenin güvenliği için gerekli kararlan alan kişiler konumuna gelmiştir. Üstelik bunlar bu işi iyi niyet ya da onur için değil tamamen kâr elde etmek amacıyla yapan kişilerdir. Kısacası tüm iş "savaş" kavramı bağlamında gelişiyor. Yani özel askeri şirketlerle yapılan sözleşmeler en karmaşık ortamlar göz önüne alınarak hazırlanıyor. Sonuçta savaş Cari von Clause- witz gibi askeri düşünürlerin "birçok bilinmeyeni olan bir dizi sıra dışı durum" olarak tanımladığı bir olgudur.2
Başka bir tabirle paranın dini imanı yoktur .işi alan şirket para için her şeyi yapabilir. Özelleştirme fikri insanların kafasına girince neler yapılabileceğini hayal edemezsiniz.Bu arada işi veren tarafın işi alan taraftan ne istediği ,ne şartlar altında istediği ödediği miktar da belli değil …Belki bellidir ama denetime tabii değil çünkü 50 milyon doların altında ki sözleşmeler denetime tabii değil..ve de önemli bir nokta.. soru sorma hakkınızda yok…cevap hazır sözleşme yükümlülükleri gereği açıklama yapamayız.Anadolu tabiriyle “Al sana bir kaya nerene dayarsan daya” sorunun cevabı yok..işte ikinci sorun bu eksik bilgi ve denetim eksikliği. Durumu güçleştiren unsurların başında piyasanın yapısı gelir, özel askeri şirketlerle imzalanan sözleşmelerde arz ve talebin hemen gerçekleştiği serbest pazarlarda uygulanabilen bir kontrol mekanizması bulunmaz yani denetim güçlüğü var sözleşme şartlan da genelde belirsiz olup başarı ve etkinlik standartlarından yoksundur. Bu da işvereni işin nasıl gittiği ve bir sonraki adım olarak ne yapılması gerektiği konusunda şirketin insafına bırakmaktadır. Örneğin Bosna'daki "Eğit ve Donat" programında askeri danışma şirketinin güvenilirliğinden yararlanarak müşteri için ekstra işler çıkarttığı söyleniyor. Yani “At binenin Kılıç Kuşananın”kitabına uydurduktan sonra her şey mubah…
Örneğin şirketler fırsat buldukça personel profilleriyle oynamaktadırlar. Bu bağlamda, DynCorp şirketinin Kosova'daki BM barışı koruma operasyonları sırasında şartlara uygun olmayan güvenlik güçleri (belirlenen yaş ve kilo sınırını aşan) göndererek Amerikan hükümetini kandırdığı iddia edilmektedir.3
Bunları doğru dürüst denetleyende yok ,"döner kapı sendromu" ayrıca denetimin disiplinli ve önyargısız bir şekilde yürütülmesine engel oluyor.Kamu görevindeyken şirketleri denetleyen kişilerin işin sonunda o şirketler içinde çalışmaya başladığı görülmüştür.yani Eğitimsiz,niteliksiz ,sözleşme deneyimi olmayan denetleyiciler başka bir sorun
Sözleşmelerden doğan diğer bir sorun da şirketlerin üstlendikleri görevler için ellerinden gelenin en iyisini yapmamalarıdır. İşveren taraf her zaman şirketin yaptığı faaliyetleri olay yerinde gözetleyemez
Özel askeri şirketlerle ilgili başka bir endişe de diğer ticari oluşumlarla olan ilişkilerinin onları müşterilerinin çıkarlarına aykırı bazı adımlar atmaya sevk edebileceği endişesidir
Şirketlerle ilgili ortaya atılan iddiaların belki de en korkunçlarından birisi bazı askeri şirketlerin kendi ticari çıkarlarını korumak için çatışmaların her iki tarafıyla da anlaşma yaptığı söylentisidir Lifeguard şirketinin Sierra Leone'de isyancılara silah tedarik ettiği iddia edilmektedir. Şirket aynı dönemde bazı maden firmaları tarafından maden sahalarının isyancılara karşı korunması için tutulmuştu.Şirketin maden işlerinin savaşın vurduğu bölgede aralıksız devam etmesini sağlamak için isyancılarla anlaşma yaptığı iddia edilmektedir. Üstelik Lifeguard isyancılarla mücadele için hükümet tarafından tutulan Sandline'ın ortağıydı.4 Aynı şekilde, Sandline sözleşmesi çerçevesinde Sierra Leone hükümetine hava desteği sağlaması öngörülen Sky Air Cargo şirketinin de isyancı güçlere silah temin ettiği söylenmektedir.5
Askeri alanda özelleştirmeye gitmenin risklerinden birisi de müşterinin şirkete çok fazla bağımlı hâle gelmesidir. Bu şekilde müşterinin stratejik planlarının çok önemli bir kısmı özel bir şirketin insafına kalır.
Diğer bir sorunda da şirketin yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde bir hükümetin aynı işi kısa sürede başka bir şirkete devretme olanağının olup olmamasıdır. Sözleşmeyle ilgili herhangi bir sorunun ortaya çıkması durumunda çoğunlukla başka bir ülkeye kayıtlı olan şirketler için herhangi bir ciddi yaptırım uygulama olanağı da yoktur.işte bu durum da şirketler en yüksek kar için her şeyi yapmaya hazırdırlar.
Başka bir sorun ABD için faaliyet gösteren özel askeri şirketler işi bırakmaya karar verdikleri zaman onları yasal olarak işlerinin başına döndürebilecek bir düzenleme bulunmuyor.6
Chartesed compenieo” özel şirketler ve girişim iktisadi olarak hareket eden kolonileri devlet adına yöneten oluşumlardır “diyor.Yani Devlet kamusal sektörü özelleştirmez,sadece yaptırır.Devlet düzeninin olmadığı yerde özel askeri şirketler kullanılıyor,danışmanlık yapıyorlar. Kriz zamanı ihaleye gidilmesi zor doğrudan alım gerçekleşiyor.Aslında minareyi çalan kılıfını hazırlamış…1989 sonrası dünyaya bakış açısı “batıda barış her yerde savaş” bu ilke gereği neler yapılmamış ki ? Mesela;Vietnam savaşından beri ABD özel şirketler kullanıyor.fibrit ve omege timlerini oluşturdu, ABD’ nin iran’a silah satması, 1986 Ronald Reagan’ın satışı inkar etmesi, İran-kontra davası kapsam itibariyle büyük bir olay…düzenek ve bunun Lübnanlı bir dergi tarafından ifşa edilmesi 1992 yılında olayın örtbas edilmesi, Sierre lona 1994-1995 orduyu satmak paylaşmak, Nikaragua kontralarına yardım, 2000-2005 arasında talibanla mücadele yaparken yükleniciler kullanıldı.avcı timler oluşturuldu vs. vs.saymakla tükenmiyor güncel olarak Suriye ve ırakta yapılanları da ekleyebiliriz.Black Water vb.
“İnandırıcı inkar edilebilirlik” ilkesi gereği kurgulanmış tek süper güç olan ABD öyle yada böyle gemisini yürütüyor.Aslında yukarıda saydığımız sorunlar da ABD’nin gemi yürütme teknikleridir.
Başka bir sorun gizlilik ve hesap verebilirlik konusudur.
SONUÇ
Yukarı da bir çok sorundan bahsettik bunları tek kelimeyle bir sonuca bağlayacak olursak “Gizlilik ve Hesap Verilebilirlik” konusu olayın özünü oluşturur.Bu şirketlerin faaliyetleri konusunda yetkililerin Senatonun ve Temsilciler meclisinin ilgili gruplarına bilgi vermeleri gerekir ama o kadar program var ki hükümetin kendisi bile bunu bilmiyor bilmediği şeyi nasıl rapor etsin ? zaten bütün operasyonlar gizli yapılır hesap verilebilirlik konusu dar tutulur yani kimsenin haberi olmaz haberi olsa bile 3 maymunu oynamak zorundadır.Onun için ABD’de özel yetkili mahkeme sadece istihbarat konusunda yapılır.(Bana göre bu tür olaylarda özel mahkeme amaca ulaşmak için özel görev yapar –zaten kanunsuz yapılan işlerden haberleri vardır ama yok gibi davranırlar hani “İnandırıcı inkar edilebilirlik” ilkesi var yaa…?)Bunun bizde ki karşılığı “Ahh ahh neler geldi geçti felekten un elerken deve geçti elekten” sözüdür dolayısıyla tek süper güç olan ABD öyle yada böyle gemisini yürütüyor.Aslında yukarıda saydığımız sorunlar da öyle olunması istendiği için öyle…
Kaynakça
*SCOTT, L. ve P. JACKSON. “Journeys in Shadows”, L. SCOTT, P. JACKSON (Ed.),
Understanding Intelligence in the Twenty-First Century, New York, Routledge,
2004, 1-28.,
*The National Security Act of 1947 (July 26 1947), 11 Kasım 2005
<http://www.iwar.org.uk/sigint/resources/national-security-act/1947-act.htm>.
*WARNER, Michael. “Wanted: A Definition of Intelligence”, Studies in Intelligence
(Journal of the American Intelligence Professional), XLVI, 3, 2002.
*Commission on the Roles and Capabilities of the United States Intelligence
Community, Preparing for the 21st Century: An Appraisal of US Intelligence
(The Brown-Aspin Report), Washington, DC, Government Printing Office, 1996.,
*Central Intelligence Agency, “What is Intelligence?”, 11 Kasım 2005 <http://www.cia.
gov/cia/ciakids/who-we-are/what/shtml>.
*RICHELSON, Jeffrey. The US Intelligence Community, (2.Baskı), Massachusetts,
Ballinger Publishing Company, 1989.
*DAVIES, H.J. Philip. “Ideas of Intelligence”, Harvard International Review, Fall,
2002, 62-66.
1 John Donahue, The Privatization Decision (New York: Basic Books, 1989), 38.
2 Cari Clausevvitz, On War, çev. Peter Paret (Princeton: Princeton University Press, 1976), 119.
3 UNMIK personeliyle röportaj, yaz 1999; O'Meara, “DynCorp Disgrace.' Insight, 4 Şubat 2002.
4 Nicholas Rufford ve Pete Sawyer."Death Crash and 'Secret UK Arms Deals” Sunday Times, 19 Kasım 2000. http://www.sunday-times.co.uk/news/ pages/sti/2000/11 /19/stifgnafro2001 .html Bu rapor da kanıtlanamamıştır. Şirket iddiaları yalanmayı sürdürmekte ve yasal işlem banlattı. Suç duyurusunda bulunanların en önemlilerinden birisi bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.
5 'British Firms Arming Sierra Leone Rebels,’ London Sunday Times, 10 Ocak 1999. Şirket aynı zamanda Kongo'da da isyancılara yardım etmiştir.
6 Stephen Zamparrelli, “Contractors on the Battlefıeld: What Have We Signed Up For?'Air War College Research Report, Mart 1999.