TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANKARA 3 SALDIRISININ BÖLGESEL AKTÖRLER VE OLAYA ETKİ EDEN PARAMETRELER YÖN
Avşaroglu Tarafından 05.05.2016 Tarihinde Eklendi ve 1393 Kez Okundu...

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN

ANKARA 3 SALDIRISININ

BÖLGESEL AKTÖRLER VE OLAYA ETKİ EDEN PARAMETRELER YÖNÜNDEN İNCELENMESİ…

 

 

 

 

Ulusal Güvenlik ve İstihbarat Sistemi 

Emk.Kur.Alb.Dr.Savaş Biçer

 

 

HAZIRLAYAN

 

MEHMET EMİN ÖNDER

 

İSTANBUL

NİSAN,2016

 

 

 

U/A Destek / Tabana Mesaj/ İstihbarat Güvenilirliği/ TR’nin Suriye Politikasına Etkisi/ Ekonomi ve Turizm  Etkisi

 

PKK-PYD

 

U/A Destek  : Türkiye, çok aktörlü ve çok boyutlu, bölgesel-küresel bağlam tarafından şekillenen, ve masum insanları ve devleti aynı anda hedef alan büyük bir saldırı altında Ne salt güvenlikçi politikalar, ne de, kutuplaşma ve yönetim boşluğu yaşayan siyaset, bu çok boyutlu ve aktörlü saldırıya yanıt verebilir.

            Tüm bu saldırıların, “Suriye krizi odaklı” olması. Gerek IŞİD saldırıları, gerekse de PKK saldırıları, Suriye odaklı saldırılar. PKK saldırılarında “Rojava ilhamlı, Rojava’da eğitilmiş, etno-milliyetçi duyguları yüksek gençlerin” kullanıldığını dikkate alırsak Bugün, hem PKK terör eylemlerinin, hem de Kürt sorununun, zamansallığı ve mekansallığı, yerel ve ulusal değil; ağırlıklı olarak, “bölgesel ve küresel”dir diyebiliriz.

Saldırı sonrası uluslararası birkaç tepkiyi değerlendirelim;

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de saldırıyı kınadı.

Ria Novosti haber ajansının aktardığına göre Putin'in basın danışmanı Dimitri Peskov "Vladimir Putin, Ankara'daki terör saldırısını kınıyor. Türk halkıyla birlikte yasta olduğunu belirtiyor" dedi.

§  Independent: Türkiye tehlikeli şekilde istikrarsızlaşıyor

ABD Büyükelçisi: Dehşete kapıldım

            Amerika Birleşik Devletleri Ankara Büyükelçisi John Bass, yayımladığı mesajda "Ankara'daki saldırı nedeniyle derin üzüntü duyuyorum ve dehşete kapıldım. Kurbanların ailelerine en derin taziyelerimizi sunuyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz" dedi.

ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği internet sitesinde 11 Mart'ta yayınladığı mesajla, ABD vatandaşlarını Ankara'da olası bir 'terör saldırısına' karşı uyarmıştı.

           

            Açıklamalar böyle ama terörün en büyük destekçileri onlar.Çünkü ulus devlet olduğumuz için Amerikanın ,Dengeler açısından ise Rusyanın düşmanıyız..İsrail zaten bölgede planları olan bir devlet ve düşmanız Buna batılı dostlarımızı ve din kardeşimiz dediğimiz ülkeleri de ekleyebiliriz.

             Türkiye PYD-YPG'ye karşı çok sert ve geri adım atmıyor. İşte burada diğer devletler ve istihbarat örgütleri devreye giriyor. Bu tarz saldırılar ile Türkiye'nin bu sert tavrını yumuşatabileceklerini düşünüyorlar. 

Bir de PKK'nın değişimi konusu var IŞİD nasıl küresel bir ilham haline geldiyse PKK da tüm dünyadaki Kürtler içinde özellikle Rojava'da IŞİD'e karşı kazanılan başarının üzerinden bir ilham merkezi olmak istiyor

Bununla birlikte Kandil'in yanında yeni bir güç merkezi Rojava'da ortaya çıkıyor. Bu yeni güç merkezi Suriyeli, biraz Şii-Nusayri etkili, Rus dostu ve İran ile sıcak. Bu güç merkezi Kandil'e diyor ki, 'Rojava dinamiğini senin Ankara ile pazarlığına meze yaptırmayız.' Nasıl IŞİD dini ilhamlı güç merkezi ise onun karşıtı olan bu yeni güç merkezi de PKK himayesinde, Rojava ilhamlı, Kürt etno-milliyetçi genç doğalı bir bölgesel Kürt direnişi.

            İşte bu açıklamalar ışığında şöyle diyebiliriz U/A destek açısından başta ABD olmak üzere Rusya,Ermenistan,İngiltere ,Fransa,Belçika ,Hollanda vb ülkelerden PKK-PYD tam destek almıştır.

Tabana Mesaj :

*Saldırıyı TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri)üstlendi.

*Fail:Seher Çağla DEMİR

*Ölümcül, en fazla insanı öldürmeye dönük saldırı yapmak”,

*Bombaya dönüştürülmüş araç ile intihar saldırıları” yöntemini kullanmak. bu saldırılarda  80-100 kg C-3, C-4 ve TNT ile güçlendirilmiş patlayıcılar kullanılıyor. Bu saldırılar bize iki önemli gelişmeyi gösteriyor: Bir; bölge etnik ve dini motivasyonla ölmeye hazır insan kaynağı bakımından zengin. İkincisi; giderek askerileşen bir örgüt mücadelesi yükseliyor

*Devletin merkezinde saldırı yapma gücüne, yani, Türkiye’ye saldırı yapma gücüne sahibiz mesajı veriliyor;

*TAK ile, eylem yapıyor. İstediği zaman olayı kabul edebilir, istemezse etmez. PKK yöneticileri diyor ya, 'Biz engelleyemeyiz. Kürt gençleri olan bitene öfkeli. Kendileri hareket ediyor' diye..

*Şu anda güvenlik güçleri operasyon yapıyor ve önümüz bahar daha çok güvenlikçi oraya sevkedilecek PKK bunu engellemek için tüm Türkiye'yi güvenliksiz kılmaya çalışıyor ve Güneydoğu'daki baskıyı azaltmak istiyor

İşte bunlar örgütün tabana verdiği mesajlar

 İstihbarat Güvenilirliği:

         Başkentin güvenliğinin MİT ve Emniyet İstihbaratın öncelikli gündemi olması gerekiyor.  Ancak şu an Ankara güvenlik ve istihbarat zafiyetinin en fazla hissedildiği yer oldu.  En can yakıcı eylemlerin yaşandığı merkez oldu. IŞID ve PKK en büyük eylemlerini Ankara’da yaptı .

            Başkentini koruyamayan bir ülke durumundayız. Saldırıdan 19 saat önce ABD Büyükelçiliğinin kendi vatandaşlarını uyardığı bilgisi medyada yer alırken, böyle bir eylem istihbaratı net olarak alınıp mutlaka önlenmeliydi ama önlenemedi.

            İşte bu açıdan baktığımızda PKK’nın istihbarat güvenilirliği vardır ve her şeye rağmen eylemini gerçekleştirdi sınırdan geçip onca istihbaratçıyı güvenlik görevlisini atlatıp kendi açısından bir başarıya imza attı.

TR’nin Suriye Politikasına Etkisi :  Ankara’ya saldırılar arttı çünkü AKP Ortadoğu’nun arı kovanına çomak soktu. “Ankara’nın güvenliği Halep’ten, Musul’dan başlar” diye beylik laflar söylerken, PKK’nın ve Esad rejiminin “Rojava’nın ve Şam’ın güvenliği Ankara’dan başlar” diyeceğini akıl etmediklerinden dolayı arttı.

Ankara’ya saldırılar Erdoğan, Şam yönetimini devirmek için Suriye’yi silah deposuna çevirirken, Esad’ın Ankara’yı yangın yerine çevireceğini hesaplayamadığı için arttı.

Daha önemlisi, 40 yıldır terör eylemi yapan PKK’nın, Ankara’nın öngörüsüz politikaları nedeniyle, kazandığı Rojova otonom bölgesinin güvenliğini Ankara’dan başlatma kararı aldığı için saldırılar arttı.

Üzgünüm ama yalın gerçek şu: AKP hükümeti “Fırat’ın batısını kırmızı çizgi” ilan edip, Suriye’nin içine doğru top atışları yaptıkça, PKK’da Ankara’nın doğusunu eylem bölgesi ilan edip araç bombalarıyla saldırıyor.

PKK Ankara’ya saldırarak “Rojova’ya yaptığınız Obüs toplarını engelleme şansımız yok ama Ankara’yı ateş topuna çevirme imkanımız var” diyor. Yalın gerçek bu.

İşin daha korkunç tarafı şu: Ankara’nın şuursuz politikaları PKK’nın Suriye’deki görünen kolu YPG’nin Amerika ile, derin gücü TAK’ın da İran ve Rusya ile hareket etmesini sağladı. Ankara YPG’nin ilerlemesini durdurmak için ABD’ye baskı yaparken, Rusya ve İran Ankara’nın ilerlemesini durdurmak için TAK üzerinden Ankara’ya baskı yapıyor. Ankara’daki saldırılar bunun için arttı. Maalesef, Suriye’de durumlar düzelmeden Ankara’da bombalar patlamaya devam edecek…

 Türkiye açısından bakıldığında; Rusya’nın Suriye’den çekilme kararı alması ve arkasından Suriye Kürtlerinin attığı adımlar, doğrudan Türkiye’yi etkileyen olumsuz gelişmelerdir. Çünkü Afrin, Kobani ve Cizre kantonları, Türkiye ye bitişik yerlerdir. Ve bu bitişik bölge, Türkiye’de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerdendir. Bunların anlamı, arkasında Rusya’nın ve ABD’nin yer aldığı Suriye Kürtleri ile ilgili söz konusu gelişmelerin Türkiye’de Kürt ayrılıkçı hareketini tahrik edeceği, körükleyeceğidir.

Rusya’nın da, ABD’nin de, Suriye krizine ilişkin duruşları (arada ABD’den farklı yönde söylemler gelse de), Türkiye için aynı şeyi ifade etmektedir. Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunması ile, Kürt hareketine canlılık kazandırılması arasında, Türkiye için, özde bir fark bulunmamaktadır. Her ikisi de, Türkiye’nin gücünü boşa çıkarma, Türkiye’yi muhtaç duruma düşürme ve dolayısıyla dış etkilere daha açık hale gelme potansiyelini içermektedir.

Türkiye’nin NATO’da birlikte olduğu ve NATO “şapkası” altında özel ilişki tesis ettiği ABD, IŞİD ile mücadele kapsamında, hem Irak, hem de Suriye Kürtlerini devreye sokmuş; bu mücadele üzerinden, hem uluslararası kamuoyu nezdinde Peşmergenin imajını adeta “cilalamış”, hem de Peşmergeye eğitim, silah ve teçhizat desteğinde bulunmuştur. PYD için de, Washington’da yetkili ağızlarından PYD’nin (Suriye Kürtlerinin) ABD’nin müttefiki olduğu; Washington Yönetimine yakın bazı uzmanlardan da, ABD’nin bölgedeki hava unsurlarının PYD’nin hava unsurları olduğu, YPG’nin de ABD’nin bölgedeki kara unsuru olduğu açıklaması gelmiştir. ABD, tıpkı Rusya gibi, IŞİD ile mücadelede yerel güçlere verdiği hava desteği sayesinde Suriye Kürtlerinin kontrollerindeki coğrafyaları ellerinde tutmalarına ve genişletmelerine imkân ve fırsat vermiştir. ABD, IŞİD ile mücadelede, “havada” Rusya ile koordinasyona da gitmiştir. Afrin, Kobani ve Cizre kantonları bu suretle ortaya çıkmış, “Kuzey Suriye Federasyonu” da bunlar üzerinde ilan edilmiştir. “Kuzey Suriye Federasyonu” ilanının, Suriye’nin kuzeydoğusunda, Irak sınırının hemen batısında, Cizre’nin güneybatısında, Rimelan’da yapılması bir başka dikkat çekici husustur. Dikkat çekici olması, Rimelan’ın, ABD’nin Suriye’deki özel birliklerinin merkezi ve iki askeri üssünden birinin bulunduğu yer olduğunun ileri sürülmesinden ileri gelmektedir. Rimelan gibi ABD askeri varlığının yığılı olduğu küçük bir yerleşim yerinde, ABD’nin, Suriye Kürtlerinin söz konusu ilanından haberdar olmaması ve bunu önleyecek imkândan yoksun bulunması düşünülemez.

Rimelan’da bu imkâna sahip olduğundan şüphe duyulmayan ABD’nin, Suriye Kürtlerinden gelen  “Kuzey Suriye Federasyonu” ilanına ve Suriye için demokratik federalizm çağrısına karşı çıkması, Türkiye için, ABD hakkında istifama yol açan bir başka çarpıcı husustur.

Yukarıda belirtildiği şekilde, Rusya bir taraftan, ABD diğer taraftan, Suriye Kürtlerine ve Irak Kürtlerine “yol vermiş” ve bu yol veriş, Kürt hareketinin Türkiye’nin ülke ve ulus bütünlüğünü yakından ve ciddi şekilde tehdit eden bir mecraya kaymasına yol açmış gözükmektedir. Kürt hareketinin tehdit olarak Türkiye için geldiği bu nokta karşısında, Ankara Yönetimi ile iş yapmadaki isteksizliğe ya da Ankara Yönetiminden duyulan rahatsızlığa bağlı mülahazalar anlamlı olmaktan çıkmıştır. Çünkü söz konusu tehdidin geldiği nokta bunu aşmış, kamuoyunda Türkiye’nin hedef alındığı algısı giderek güç ve taraftar bulmaya başlamıştır.

Rusya’nın çekilmesi, aynı zamanda Suriye’nin parçalanması senaryosunun “fiilen” uygulamaya konulduğu yolunda bir işaret olarak da anlamlı bulunmaktadır. Rusya, Esad Yönetimine bırakılacak yerlerin sınırlarının çizilmesini sağlamış, burada yer alacak Tartus deniz üssü ve Hmeymim hava üssü karşılığında bu sınırları güvenceye kavuşturmuş; çekilme kararı ile de, Şam ile karşı karşıya gelmeden Suriye Kürtlerine ve bunlar üzerinden bölge Kürtlerine eğilmiştir. Bu eğilmenin aynı zamanda Türkiye için yakın ve ciddi bir tehdit özelliğini taşıması ise, Moskova’nın Rus uçağının düşürülmesinin “rövanşını” fazlası ile almasına hizmet edecek gözükmesine ilave olarak, Suriye’nin parçalanmasını öngören senaryonun kapsamına Türkiye’nin de dâhil olduğu, Türkiye’nin de ülke ve ulus bütünlüğünden kopuşlar olabileceği algısı ortaya çıkmıştır.

Türkiye için bunlar konuşulabilirken, Arap ve İslam Dünyalarından eskisi gibi Türkiye lehine sesler çıkamaması, önümüzdeki döneme ilişkin olarak, düşündürücü bulunması gereken bir durumdur.

 Uluslararası politikada işler iyi gitmemektedir. ABD, tatbikatlarda nükleer güçle işleyen uçak gemilerine yer vermeye başladı. İngiltere, Japonya’dan düzinelerce atom silahı yapmaya yetecek plütonyumu gemilerle ülkesine taşıyor. Kuzey Kore hidrojen bombası denedi, nükleer programını sürdürüyor. İran’ın nükleer programı meşruiyet kazandı. Hindistan’ın nükleer alış-veriş talebi, uzun aradan sonra, Kanada ve Avustralya tarafından karşılandı. Suudi Arabistan, Rusya ile nükleer işbirliğine gidiyor. Nükleer tehdit artıyor. Bunun “eşiği” yükseltmesi, son tahlilde güven vermiyor. Fitil ateşlendi mi arkası gelecektir. Fitilinin ateşlendiği yer de bu kez Orta Doğu olacak gibi…peki ne olacak;, küresel aktörlerin Suriye’nin kuzeyindeki enerji koridoru ve yeni dizayn çalışmaları sürdükçe Türkiye’yi bu düzenlemenin dışında tutmak amacıyla taşeron örgütler üzerinden yaptıracakları bu türden acımasız saldırılarda bitmeyecektir.

Ankara’da art arda devam eden bu patlamalar,  Suriye üzerinde herkesten daha fazla söz sahibi olan Türkiye’yi kendi iç sorunları ile uğraştırmaya ve Suriye politikasında tamamen saf dışı bırakmaya yönelik saldırılardır.

Suriye meselesinin Ankara meselesi olduğu kesinlikle ortadadır. “Suriye’ye müdahale tuzaktır” sözünün bizzat tuzağın kendisi olduğunu gün geçtikçe daha iyi görmeye başladık. Bu saldırılara, sadece Suriye planını tamamlamaya yönelik saldırılar olarak  değil, sonrasında  Anadolu’yu İslam ülkelerinden kopartıp yalnızlaştırmaya ve Türkiye’yi parçalamaya yönelik planın bir parçası olarak bakılmalıdır.

Bu yüzden Suriye meselesi Türkiye’nin inisiyatifi dışında tamamlandığında Anadolu’nun huzur bulacağını zannedenler hala yanılgıdadır.Kurulmasıyla bizleri onurlandıran İslam ordusu belki de Suriye’nin bölünmemesi için bir umut olabileceği gibi gelecekte güçlü bir İslam birliğinin kapılarını da açabilir.

 Gelinen aşamada Türkiye, ya 'sistemsel krizin çözülmesini beklemek'ya da 'sert güç öğelerini daha fazla devreye sokmak' gibi iki seçenekten birini tercih etmek durumundadır. Sistemsel krizin çözülmesini beklemenin maliyeti, sayıları her geçen gün artan mülteci sorununun daha da derinleşmesi ve ekonomik maliyetin artmasıdır. Sert güç öğelerini devreye sokmanın maliyeti ise radikal öğelerin etkinlik alanlarını genişlettiği Suriye’de, tıpkı Libya’da olduğu gibi merkezi kontrolün dışına çıkan grup ve yapıların ortaya çıkması ve Esed sonrası parçalanmış bir yapının Suriye’de hakim olmasıdır

Sonuç Ankara 3 saldırısından sonra  Suriye krizi ve son aylarda Ukrayna’da meydana gelen gelişmelerin, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle beraber oluşan küresel geçiş dönemi sisteminin yavaş yavaş sona erdiğini göstermesi: Bu dönemdeki en temel öğe, insan hakları ve demokrasi söylemi üzerinden oluşturulan politikalar ve yumuşak güç unsurlarının merkezi bir hale gelmesiydi. Lakin Suriye ve Ukrayna krizlerinin işaret ettiği nokta, artıkyumuşak güç unsurlarının tek başına anlamsızlaştığı ve sert güç denilen askeri gücün öneminin ortaya çıkmasıdır

  Sert güç denilen askeri gücün gerekliliğini anlayan  Türkiye Suriyeye karşı askeri müdahaleye hazırlanıyor

 

Ekonomi ve Turizm  Etkisi:

 

Ankara 3 saldırısından sonra bazı açıklamalar:

Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık "2016 yılı için belirsizlikler devam ediyor. Şuan için rezervasyonların nasıl gideceği yönünde bir bilgimiz yok. Biz tam işler normale döndü diyoruz, arkasından hemen bir bomba patlıyor. Yarın ne olacağını bilemiyoruz" dedi. Ankara Kızılay Meydanı’nda ve İstanbul İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlı bomba saldırılarını değerlendiren turizm sektörü temsilcileri, yaşananlardan dolayı kaygılarını ifade etti. Son gelişmeler sonrası turizmin 2016 yılı için umut vermediğini aktaran turizm camiası, rezervasyonlarda yüzde 40’lara varan kayıp olduğunu açıkladı. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Yusuf Hacı süleyman, "Daha önce Sultanahmet’te de patlama oldu. Sultanahmet Meydanı’nda yaşanan olaydan sonra bir durum değişikliği olmadı. Rezervasyonlarda önceki yıllara göre yüzde 40 geriden gidiyoruz. 2016 yılı içerisinde bu yüzde 40’ın azalarak gitmesi yönünde. Bundan sonraki gelişmelerin ne yönde olacağını kestiremiyoruz" dedi. "VERGİSEL YÜKLERİN KALKMASI GEREKİR" Hükümetten en önemli beklentilerinin istihdam alanında üzerlerindeki yüklerin kaldırılması olduğunu kaydeden Hacı Süleyman, "Şuan bu konuda bir çalışma olmadı. Vergisel yüklerin kalkması gerekir ki işsizlik oranını daha da aşağıya çekebilelim. İç turizmde bir artış görmüyoruz. İnsanlarımız daha fazla para mı kazanıyor ki bu alanda bir canlanma olsun. EXPO 2016, Antalya’ya gelen hem yerli hem de yabancı turistler için bir cazibe merkezi oldu. EXPO ile Antalya’ya güzel bir değer kazandırıldı. Ancak bu dışarıdan ve içeriden misafir sayısının arttıracağı anlamına gelmez" değerlendirmesinde bulundu. "İŞLER NORMALE DÖNDÜĞÜ ANDA BOMBA PATLIYOR" Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık ise, "2016 yılı için belirsizlikler devam ediyor. Şuan için rezervasyonların nasıl gideceği yönünde bir bilgimiz yok. Biz tam işler normale döndü diyoruz, arkasından hemen bir bomba patlıyor. Bütün sistem tekrar sıfırlanıp, başa dönüyoruz. Şuanda kurduğumuz sistem yeniden sıfırlandı. Yarın ne olacağını bilemiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu olaylar tekrar yaşanmasa, o zaman tekrardan bu işler normal dönebilir. İç turizmin canlanmasına yönelik bütün çalışmalarımız devam ediyor. Yabancının gelmediği yerin yüzde 60’ını yerli ile dolduracağız diye bir şey yok. İç pazarı büyütmek için her şey yapılıyor. EXPO 2016’nın da mutlaka bir katkısı olacaktır. Hükümetimiz bir acil eylem planı açıkladı, arkasından gelecek yeni açıklamaları bekliyoruz. Paketin sorunları çözme konusunda zenginleştirilmesini bekliyoruz" diye konuştu. "HEPSİNİN ÜSTESİNDEN GELECEĞİMİZE İNANIYORUM" Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ali Kızıldağ da yaşananların bir süreçten ibaret olduğunu söyledi. Bütün olumsuzluklara rağmen çalışmalarına devam ettiklerini ifade eden Kızıldağ, "Bizim temel amacımız bu ülkeye ekonomik bir katkı sağlamaktır. Bunların hepsinin üstesinden geleceğimize inanıyorum. EXPO 2016 hem Türkiye için hem de Antalya için önemli bir organizasyondur. Turizm için bir değer olacak, EXPO 2016 içerisinde daha önce Türkiye’de gerçekleşmemiş organizasyonlar olacak. İç turizmin ülke içerisinde belli bir potansiyeli var ama bu dışarıdan kaynaklanan açığı kapatmaz. Halkımızın duyarlılık göstererek ziyaretlerini ülke içerisinde yapmasını istiyoruz" dedi. - Haberin devamına http://www.bigazete.com.tr/2016/3/teror-saldirilarinin-turizme-etkileri-h21563.html adresinden ulaşabilirsiniz.

            Görüldüğü gibi ekonomi ve turizme negatif yönde etkisi % 40 civarındadır.

ABD

U/A Destek  :

Ankara yanlışlarla dolu Suriye politikasında müttefikleri tarafından yalnız bırakılmaya devam ediliyor. Son darbe sözde stratejik ortak ABD'den geldi. Ankara'nın Suriye bağlamında tüm politikasını Esad karşıtlığına oturttuğu bir dönemde Washington’dan "hiçbir zaman Esad'ı devirmeye çalışmadık" açıklaması geldi. ABD Başkanı Barack Obama, başkanlığı dönemindeki en büyük hatasının, ‘Libya'da Kaddafi sonrası için yeterince hazırlık yapmamak’ olduğunu söylemişti. Obama’nın sözlerini değerlendiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de "Eğer ABD Esad'ı devirebilseydi burada da aynı durumda olacaklardı" yorumunda bulunmuştu. Günlük basın toplantısında Putin’in sözlerini yorumlayan Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, "Biz hiçbir zaman Esad’ı görevinden askeri yollarla indirmeye yönelik bir hazırlık içinde olmadık" diyerek, Obama'nın da, bu yolu hiçbir zaman savunmadığını belirtti. ABD sık sık Türkiye'ye Suriye'ye kara operasyonu düzenlemesini istemiş ve Ankara da bu yönde hazırlıklar yapmıştı. Suriye'ye kara operasyonu konusunda da konuşan Earnest, Suriye'ye büyük çapta asker yığmanın ABD'nin çıkarlarına uygun olmadığını belirtti ve "ABD halkını IŞİD’den korumak için gerekli adımları atıp, aynı zamanda kaos içindeki Suriye'ye askeri bir çözüm empoze ederek ABD'yi Ortadoğu'da yeniden kara savaşına sokabilecek bir yolu izlemedik" dedi.

Rusya’dan BM’ye Türkiye başvurusu

Sözde stratejik ortağı ABD'nin yönlendirmesiyle Esad karşıtı bir politika izleyen Ankara, "Esad'ı devirmeye çalışmadık" açıklamasıyla yalnız bırakılmış oldu. Bu arada Ankara, Suriye politikasından dolayı Rusya tarafının da hamlelerine maruz kalıyor. Rusya'nın BM Büyükelçisi Vitali Çurkin, BM Güvenlik Konseyi toplantısında, IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütlerinin Suriye'de yabancı savaşçı kazanmasının, silah almasının ve petrol, tarihi eser ve başkaca mal satışlarından gelir elde etmesinin önüne geçmek için Türkiye-Suriye sınırının kapatılması gerektiğini söyledi. Çurkin Güvenlik Konseyi'ne, "Türkiye teröristlere ikmal akışını kesmek için gereken her şeyi yaptığına inanıyorsa, bunun bağımsız gözlemciler tarafından kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini" söyledi. Çurkin, daha önce BM'ye yazdığı mektupta, Türkiye'nin IŞİD militanlarına silah ve cephane sağlayan ana tedarikçi olduğunu iddia etmişti.

Şimdi Suriye’de şöyle bir durum ortaya çıktı; ABD, PYD ve müttefiklerini destekliyor, Rusya da PYD ve Esad güçlerini destekliyor. İkisinin ortak noktası: PYD! Bu ne demek;Bu tek süper güç olan Amerika’nın uluslararası desteği demek..

Tabana Mesaj :

 

ABD, PYD ve müttefiklerini destekliyor ve tabana mesaj ne olursa olsun arkanızdayız. Sizin için Türkiye’yi karşımıza almaya hazırız deniyor.Büyük Amerika yada derin Amerika halkına diyor ki biz güçlüyüz ortadoğu’da bizim dediğimiz olur.

 

İstihbarat Güvenilirliği:

 ABD Ankara Büyükelçiliği'nin resmi internet sitesinde"ABD vatandaşları için mesajlar" bölümünde yer alan ve 11 Mart 2016'da yüklenen güvenlik mesajı çok önemlidir.
Şöyle ki; 11 Mart 2016 günü yayımlanan bu mesajın kaynağı, 04 Mart 2016'da güvenlik birimlerine uyarı amaçlı gönderilen Askeri İstihbarat bilgi notu. İstihbarat Başkanlığı tarafından yayımlanan bu bilgi notunda "BTÖ'nün, Ankara/Bahçelievler 7'inci Cadde bölgesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina, tesis ve lojmanlarına yönelik önümüzdeki günlerde, Suriye uyruklu bir çocuk vasıtasıyla lojmanda oturan çocuk görünümünde (Kimlik bilgileri tespit edilemedi), içerisinde patlayıcı bulunan sırt çantasını, keşif yapılan mevcut bir yere bırakabileceği ilgi ile istihbar olunmuştur."
İstihbarat Başkanlığı tarafından 04 Mart 2016 günü ilgili birimlere gönderilen bu bilgi raporunun bir muhatabı da ABD Ankara Büyükelçiliği. Çünkü, ABD ve Türkiye arasında 2007 yılında karşılıklı imzalanan, günümüze kadar kesintisiz olarak devam eden ve PKK Terör Örgütüne yönelik "Anlık İstihbarat" alış-verişini içeren bir anlaşma var. Dolayısıyla İstihbarat Başkanlığı tarafından dağıtılan bu bilgilendirme raporu "BTÖ" yani "Bölücü Terör Örgütü" hakkında yapılan bir istihbarat çalışması .Bu şu demek. ABD Ankara Büyükelçiliği, 2007 yılında karşılıklı imzalanan bu üst düzey anlaşma doğrultusunda 04 Mart 2016 günü ilgili birimlere dağıtılan bu istihbarat bilgi notundan haberdardı.

İyi ama neden 04 Mart 2016'da eline geçer geçmez bu bilgi raporunu yayımlamadı da 11 Mart 2016 gününe kadar bekledi ve ondan sonra yayımladı?

ABD Ankara Büyükelçiliğine 11 Mart 2016'ya kadar bir eylem olmayacağı garantisini kim verdi? Madem vatandaşlarını düşünüyor ve Ankara/Bahçelievler'de olası bir terör eylemine karşı uyarıyor, neden 5,6,7…10 Mart değil de 11 Mart günü yayımlıyor?

Bu olay ABD istihbaratının güvenilir olduğunu gösreriyor.

TR’nin Suriye Politikasına Etkisi :

 Ankara yanlışlarla dolu Suriye politikasında müttefikleri tarafından yalnız bırakılmaya devam ediliyor. Son darbe sözde stratejik ortak ABD'den geldi. Ankara'nın Suriye bağlamında tüm politikasını Esad karşıtlığına oturttuğu bir dönemde Washington’dan "hiçbir zaman Esad'ı devirmeye çalışmadık" açıklaması geldi. ABD Başkanı Barack Obama, başkanlığı dönemindeki en büyük hatasının, ‘Libya'da Kaddafi sonrası için yeterince hazırlık yapmamak’ olduğunu söylemişti. Obama’nın sözlerini değerlendiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de "Eğer ABD Esad'ı devirebilseydi burada da aynı durumda olacaklardı" yorumunda bulunmuştu. Günlük basın toplantısında Putin’in sözlerini yorumlayan Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, "Biz hiçbir zaman Esad’ı görevinden askeri yollarla indirmeye yönelik bir hazırlık içinde olmadık" diyerek, Obama'nın da, bu yolu hiçbir zaman savunmadığını belirtti. ABD sık sık Türkiye'ye Suriye'ye kara operasyonu düzenlemesini istemiş ve Ankara da bu yönde hazırlıklar yapmıştı. Suriye'ye kara operasyonu konusunda da konuşan Earnest, Suriye'ye büyük çapta asker yığmanın ABD'nin çıkarlarına uygun olmadığını belirtti ve "ABD halkını IŞİD’den korumak için gerekli adımları atıp, aynı zamanda kaos içindeki Suriye'ye askeri bir çözüm empoze ederek ABD'yi Ortadoğu'da yeniden kara savaşına sokabilecek bir yolu izlemedik" dedi.

ABD, IŞİD ile mücadele kapsamında, hem Irak, hem de Suriye Kürtlerini devreye sokmuş; bu mücadele üzerinden, hem uluslararası kamuoyu nezdinde Peşmergenin imajını adeta “cilalamış”, hem de Peşmergeye eğitim, silah ve teçhizat desteğinde bulunmuştur. PYD için de, Washington’da yetkili ağızlarından PYD’nin (Suriye Kürtlerinin) ABD’nin müttefiki olduğu; Washington Yönetimine yakın bazı uzmanlardan da, ABD’nin bölgedeki hava unsurlarının PYD’nin hava unsurları olduğu, YPG’nin de ABD’nin bölgedeki kara unsuru olduğu açıklaması gelmiştir.( www.ascmer.org, 21 Mart 2016))

İşte bu açılardan bakınca Türkiye Amerika tarafından yalnız bırakılmış ve buna karşılık olarak İslam Ordusunu kurmuştur yaptığı başka bir faaliyet ise  TURAN ordusunun kurulmuş olmasıdır bu Türkiye’nin son çırpınışlarıdır.Artık 21 yy da yeni bir dünya kuruluyor Türkiye yeni kurulacak olan bu dünyada verdiği ve ileride vereceği mücadele ile yerini kendisi belirlemiş olacaktır.

Ekonomi ve Turizm  Etkisi:

 

ABD Büyükelçiliği, Türkiye'deki 19 şehirle ilgili vatandaşlarını uyardı. Aralarında İzmir ve Muğla'nın da bulunduğu bu 19 kente gitmemelerini tavsiye eden elçilik, Suriye sınır bölgesinden ve Güneydoğu illerinden özellikle uzak durulmasını istedi. ABD elçiliği daha önce 3 kent için uyarmıştı. Yeni uyarısında bu listeye 16 yeni kenti daha ekledi.

BÜYÜKELÇİLİK UYARDI

Ankara'da bulunan Amerikan Büyükelçiliği, ABD vatandaşlarını ve büyükelçilik çalışanlarını Türkiye'de özellikle doğu illerine gitmemeleri konusunda uyardı.

19 İLE 'GİTMEYİN' UYARISI

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, Türkiye'de Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Şırnak,Diyarbakır, Van, Siirt, Muş, Mardin, Batman, Bingöl, Tunceli, Hakkari, Bitlis, Elazığ, Adana,İzmir ve Muğla illerine gidilmemesi konusunda resmi web sitesinden ABD vatandaşlarına uyarıda bulundu. ABD vatandaşları ayrıca, Suriye sınırına yakın bölgelere gitmemeleri konusunda uyarıldı.

ABD BİNALARI GEÇİCİ OLARAK KAPATILDI

Duyuruda, ABD misyonlarının gerekli görülen durumlarda çalışma saatlerini kısıtlayabileceği aktarıldı. Bu doğrultuda, Gaziantep'teki ABD misyonlarının geçici olarak kapatıldığı duyuruldu. Güvenlik tehditlerinin ortadan kalkması halinde bu kararın değiştirileceği bildirildi. Duyuruda, ABD vatandaşlarının terör tehdidi karşısında dikkatli olmaları gerektiğinin altı çizildi.

İNCİRLİK'TEKİ ASKER AİLELERİNİN AYRILMASINI İSTEMİŞTİ

Geçtiğimiz hafta ABD ordusu, İncirlik Üssü'nde görevli ABD askerlerinin aileleri ile İzmir ve Muğla'daki personelin ailelerinin güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye'den ayrılmalarını istemişti. Komutanlığın Almanya'daki merkezinden yaptığı açıklamada, "ABD Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon içinde, İncirlik Hava Üssü dahil Adana, İzmir ve Muğla'daki askeri personelin ailelerinin Türkiye'den ayrılmalarına karar verdi" denilmişti.

( http://www.haberler.com/abd-buyukelciligi-uyardi-turkiye-deki-bu-19-8318487-haberi/)

            İşte yukarıdaki açıklamaların  neticesi olarak dünya kamuoyunda yankısını bulan düşünceler ve yarattığı etki ekonomi ve turizm olarak bize ciddi zararlar vermektedir.

TÜRKİYE

U/A Destek  :

ABD'DEN ÇOK GÜÇLÜ BİR TEPKİ

ABD Dışişleri Bakanlığı, Beyaz Saray ve ABD Ankara Büyükelçisi John Bass Ankara'da düzenlenen terör saldırısını kınadı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby tarafından yapılan açıklamada, Kızılay'daki saldırının güçlü şekilde kınandığı belirtildi. Saldırı sonucu hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifa dileyen Kirby, "Ortak terör tehdidiyle mücadelede NATO müttefikimiz Türkiye ile güçlü ortaklığımızı teyit ediyoruz" ifadesini kullandı.

 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Ned Price da Ankara'daki terör saldırısının ABD yönetimi tarafından "şiddetle" kınandığını belirtti. Price, yaptığı yazılı açıklamada, "ABD, birçok masum insanın hayatını kaybetmesine ve birçoğunun da yaralanmasına sebep olan Ankara'daki terör saldırısını şiddetle kınıyor" ifadesine yer vererek, hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı, yaralananlara acil şifalar diledi. Ankara'daki terör saldırısının, Türk milletini hedef alan son dönemdeki terör saldırılarından biri olduğunu ifade eden Price, "Bugün ABD, NATO üyesi ve değerli bir partneri olan Türkiye'nin yanındadır" ifadesini kullandı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ankara’daki terör saldırısıyla ilgili Türkiye siyasi yönetimine değinmeden doğrudan Türkiye halkına taziye ve başsağlığı mesajı iletti.

Ankara’daki saldırıdan yaklaşık dört saat sonra Putin adına mesajı basın danışmanı Dmitri Peskov duyurdu. Doğrudan Türkiye halkına hitaben mesajda şöyle dendi:

“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ankara’daki insanlık dışı terör saldırısını kararlılıkla kınıyor. Rusya Devlet Başkanı, çok sayıda insanın hayatını kaybettiği bu saldırıyla ilgili Türkiye halkının acısını paylaşıyor. Terör saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralananların ise bir an önce sağlıklarına kavuşmasını diliyor.” 

NATO: TÜRKİYE İLE DAYANIŞMA İÇİNDEYİZ

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'den de bir kınama mesajı geldi. Stoltenberg, "Ankara'nın merkezindeki bir otobüs durağına dönük bu akşamki terör saldırısını güçlü bir şekilde kınıyorum. Kurbanların yakınlarına, sevenlerine ve Türk halkına başsağlığı diliyor, yaralıların tamamen ve hızlı bir şekilde iyileşmesini temenni ediyorum. Bu tür hunharca saldırılara hiçbir şekilde meşruiyet addedilemez. NATO müttefikleri, Türkiye ile dayanışma içinde ve terörün her türlüsüyle mücadelede kararlı" ifadesini kullandı. 

AB: TÜRKİYE'NİN ACILARINI PAYLAŞIYORUZ

Avrupa Birliği (AB), Ankara'daki terör saldırısı ile ilgili açıklamasında, Türkiye'nin ve Türk halkının yanında olduğunu bildirdi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, Ankara'daki terör saldırısı ile ilgili ortak açıklama yayımladı.

Ankara'nın merkezinin bir kez daha bombalı saldırının hedefi olduğu, çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve birçok kişinin yaralandığı belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye, hükümeti ve halkıyla olan güçlü dayanışmamızı ifade ediyor, acılarını paylaşıyoruz. Hayatını kaybedenlerin ailelerine ve dostlarına başsağlığı, tüm yaralılara acil şifalar diliyoruz. AB, bu tür şiddete maruz kalan herkesin yanında olmaya devam edecektir. Küresel terör tehdidiyle mücadele için uluslararası işbirliğini hızlandırmaya olan güçlü taahhüdümüzü yineliyoruz."

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ise Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "Bu terörist saldırılar Avrupa değerlerimize, hepimize yapılmıştır" dedi. Jagland, saldırı sonrası sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki resmi hesabından taziye mesajı yayımladı. Mesajında Ankara'daki bombalı araçla düzenlenen saldırı karşısında şoke olduğunu belirten Jagland, "Bu terörist saldırılar Avrupa değerlerimize, hepimize yapılmıştır. Türkiye'ye taziyelerimi iletiyorum" ifadelerini kullandı.

BM
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un Başkent'teki saldırıya ilişkin açıklaması Genel Sekreterlik Sözcülüğü'nden yapılan açıklamayla duyuruldu. İşte o mesaj: Ban, saldırı sonucu onlarca kişinin öldüğü ya da yaralandığı bilgilerinin geldiğini belirterek kurbanların yakınlarına taziyelerini sundu. Saldırıyı kınayan Ban, BM'nin bu zor dönemde Türk halkı ve hükümetine olan desteğini ve dayanışmasını sürdüreceğini vurguladı. 

BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ise BM öncülüğünde rejim ve muhalefet heyetleriyle ayrı ayrı yürütülecek ve bugün Cenevre’de başlayacak görüşmeler öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada Ankara’daki saldırıya da değindi. "Ankara’daki korkunç terör saldırısı için Türk halkına taziyelerimi sunuyorum" diyen Mistura, bu 
sabah Türkiye’nin Cenevre’deki büyükelçisini arayarak duyduğu üzüntüyü paylaştığını ifade etti. 

NETANYAHU T

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada ise şu ifadeler yer aldı: "Başbakan Netanyahu, masum sivillerin hayatını kaybettiği ve onlarca kişinin de yaralandığı Ankara'daki büyük ölçekli terör saldırısını kınıyor. İsrail, Türk halkının terörizme karşı olan savaşında yanında olduğunu belirtmekte ve uluslararası topluma teröre karşı savaşta birleşme çağrısı yapmaktadır."

 

 

AGİT ANKARA SALDIRISINI KINADI

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Genel Sekreteri Lamberto Zannier, Ankara'daki terör saldırısını kınadı. Zannier, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Ankara'daki terör saldırısını kınayarak, "Ankara'daki terörist saldırıdan dolayı şokoldum. Tüm Türk halkına başsağlığı diliyorum" ifadelerini kullandı.

İNGİLTERE'DEN DESTEK MESAJI

İngiliz hükümeti, Ankara'da yaşanan terör saldırısının ardından Türkiye'ye destek mesajları gönderdi.
İngiltere Başbakanı David Cameron, Başkent'te yaşanan patlamanın ardından resmi Twitter hesabından, "Ankara ve Fildişi Sahilleri'nde yaşanan kahredici terör saldırılarından ötürü dehşete düştüm. Düşüncelerim, olaylardan etkilenenlerle birliktedir" yazdı. 
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı David Lidington da Twitter mesajında, "Bugün Ankara'da yaşanan mezalimden dolayı dehşete kapıldım. Olaylardan etkilenenler ile olayın kurbanlarının ailelerinin acısını yürekten paylaşıyorum. Birleşik Krallık, terörizm karşısında Türkiye'ye destek olacak" ifadelerini kullandı.

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ise Twitter hesabından yazdığı mesajda, mevcut halde Birleşik Krallık'ta bulunduğunu belirterek, "Ankara'da bir başka bombalı saldırı daha olduğunu duymanın büyük kederi içindeyim. Hayatını kaybedenlerin ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyorum" dedi.

İTALYA: TERÖRİSTLER BİZE BOYUN EĞDİREMEYECEK

İtalya Başbakanı Matteo Renzi, Türkiye ve Fildişi Sahili'ndeki terör saldırılarına ilişkin bir açıklama yaparak, “Teröristler bize boyun eğdiremeyecek ve bizi sarsamayacak" dedi. 

İtalya Başbakanı Matteo Renzi, İtalya Başbakanlığı'nın internet sitesinden yaptığı açıklamada,  Ankara'daki terör saldırısından ötürü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na derin taziyelerini ifade etti. 
Bir otele düzenlenen ve 10'dan fazla kişinin öldüğü saldırı nedeniyle Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara'ya da taziyelerini ileten Renzi, "Teröristler, öfkelerini her ne kadar kanlı bir şekilde ortaya koyarlarsa koysunlar, nereyi vururlarsa vursunlar bize boyun eğdirmeyi ve bizi sarsmayı başaramayacaklarını bilmeliler. Uluslararası toplumun onlara cevabı kesin, hemfikir ve kararlı olacaktır" ifadelerini kullandı.

FRANSA: TÜRKİYE YENİDEN KALBİNDEN VURULDU

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, ülkesinin terörle mücadelede Türkiye’nin yanında olduğunu söyledi. Elysee Sarayı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı, Ankara’nın merkezini sarsan ve çok sayıda ölüme sebep olan alçak saldırı sonrası Türk halkıyla derin bir dayanışma içindedir. Fransa, terörizmle mücadelede Türkiye’nin yanındadır” ifadeleri kullanıldı.  

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault ise Fildişi Sahili’nde gerçekleşen terör saldırısı sonrası düzenlediği basın toplantısında, “Türkiye yeniden kalbinden vuruldu. Türk halkıyla dayanışma halindeyiz. Terörle mücadelede mutlak bir kararlılık içindeyiz” diye konuştu.     

İSPANYA SALDIRIYI KINADI

İspanya Dışişleri Bakanlığı'ndan, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "İspanya, Ankara'da bugün meydana gelen ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan bombalı terör saldırısını çok kararlı bir şekilde kınamaktadır" ifadeleri kullanıldı. 
İspanya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, İspanya hükümetinin Ankara'daki terör saldırısını kınadığı belirtildi. Açıklamada, "İspanya, Ankara'da bugün meydana gelen ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan bombalı terör saldırısını çok kararlı bir şekilde kınamaktadır. İspanyol hükümeti, kurbanların aile ve yakınlarına başsağlığı dileyip, yaralıların en kısa sürede ve tamamen sağlıklarına kavuşmalarını temenni eder" denildi.

İspanyol hükümetinin, terörizme karşı mücadelede Türkiye'ye destek verdiği ve dayanışma içinde olduğu ifade edilen açıklamada, Ankara'daki bombalı terör saldırısını yapanların en kısa zamanda yakalanıp, yargıya teslim edileceğine güveninin tam olduğu vurgulandı. 
Açıklamada, İspanya'nın Ankara Büyükelçiliği'ne ilk gelen bilgilere göre Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybeden İspanyol vatandaşı olmadığı kaydedildi.

 

UKRAYNA: TERÖR SADECE MAHKÛM OLUR

Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, Ankara'daki terör saldırısını kınadı.

Devlet Başkanı Petro Poroşenko, sosyal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, "Ankara'da başka bir korkunç saldırı şok etti. Terör haklı olamaz, sadece mahkum olur. Ukrayna Türkiye ve onun halkı ile ayakta" ifadelerini kullandı.

Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk da twitter hesabından, "Türkiye'de başka bir korkunç terör saldırısı. Ukrayna devleti adına kurbanların ailelerine en derin taziyelerimi iletiyorum" açıklamasında bulundu. 

ARNAVUTLUK'TAN TAZİYE MESAJI

Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ditmir Bushati, Ankara'da meydana gelen terör saldırısının ardından yaptığı açıklamada, Türkiye ile dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Bushati, sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, "Terör yeniden Ankara'yı vurdu. Düşüncelerimiz de dualarımız da kurbanlar ve aileleriyle birlikte. Türkiye ile dayanışma içerisindeyiz" ifadesini kullandı.  

Kosova Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Haşim Thaçi de sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, Ankara'daki terör saldırısına tepki gösterdi. 

Önümüzdeki ay başında Cumhurbaşkanlığı görevini devralacak olan Thaçi açıklamasında, "Ankara'daki bir bombalı saldırı daha, dost Türk halkı ve devletini vurdu" ifadesini kullandı.

Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dileyen Thaçi, "Bu akşam Türkiye'de ve Fildişi Sahili'nde meydana gelen saldırılar terör tehdidinin küresel olduğunu gösterdi. Bu savaşta Kosova, müttefiklerinin yanındadır" ifadesine yer verdi.

LETONYA'DAN KINAMA

Letonya Dışişleri Bakanı Edgars Rinkevics, başkentte yaşanan saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, "Türkiye'den bir kez daha korkunç bir haber aldık. Türkiye'de yaşanan terörü şiddetle kınıyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifa dileyen Rinkevics, "Türk halkına derin başsağlığı diliyorum" ifadesini kullandı.

ARJANTİN DE KINADI

Arjantin Dışişleri Bakanlığı yayımladığı bir basın bildirisiyle Ankara'da düzenlenen terör saldırısını kınadı. Yapılan açıklamada, "Arjantin hükümeti olarak, Ankara'da meydana gelen terör saldırısını şiddetle kınıyoruz. Türkiyeli yetkililer, Türk halkı ve özel olarak olaydan yaralı kurtulanlarla yakınlarını ve hayatını kaybeden ailelere baş sağlığı ve dayanışma duygularmızı iletmek istiyoruz" ifadelerine yer verildi

BARZANİ: ŞİDDETLE KINIYORUZ

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'nin, Ankara'daki terör saldırısını şiddetle kınadığı bildirildi.

Barzani'nin ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "Türkiye'nin başkenti Ankara'da meydana gelen terör saldırısında çok sayıda vatandaş hayatını kaybetti ve yaralandı. İnsanlık dışı bu terörist eylemi şiddetle kınıyoruz. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Gerekçesi ne olursa olsun sivillere gözdağı verilmesinin, halkın istikrarı ve asayişi bozacak her türlü saldırının, insanlık dışı terörist bir eylem olduğu vurgulanan açıklamada, "Terörist eylem, toplumun güvenliği ve birlikte yaşam için tehlike oluşturmaktadır. Söz konusu terör saldırıları var olan sorunları daha da derinleştirecektir. En kısa süre içerisinde terör ve şiddetin son bulmasını, barış ve kardeşliğin bölgede güçlenmesini temenni ediyoruz" denildi.   

PAPA'DAN TAZİYE MESAJI

Papa adına açıklama yapan Vatikan, dün Ankara'da gerçekleşen ve 37 kişinin ölümüne sebep olan saldırının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a taziye mesajı yolladı.

Vatikan'ın Papa adında yazılı olarak yaptığı açıklama şu şekilde:

"Ankara'daki bombalı saldırıdan sonra trajik bir şekilde hayatını kaybeden ve yaralananlar olduğunu öğrenmekten derin üzüntü duyan Papa Francis, Türk halkına duyduğu ruhsal yakınlık ve dayanışma sözü vermektedir. Papa, ölenlerin ebedi istirahati, kayıpları için yas tutanlar ve bu hain şiddet eyleminde yaralananların bir an önce iyileşmesi için dua etmektedir. Vatikan, güvenlik ve acil durum personelinin cömert çabalarının da farkındadır. Papa, Türk Milleti'nde barış, iyileşme ve güçlenme için dua etmektedir

.( "http://www.hurriyet.com.tr/dunyadan-turkiyeye-buyuk-destek-40068053)

            İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine u/a camiadan 5 üzerinden 5 olarak destek almıştır.

Tabana Mesaj :

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan saldırıyı şu sözlerle kınadı:"Vatandaşlarımız endişe etmesin, devletimizin tüm kurumlarının milletimizle işbirliği içinde yürüttüğü terörle mücadele mutlaka başarıyla neticelenecek, terör dize getirilecektir."

"Türkiye, bölgede yaşanan istikrarsızlık neticesinde son yıllarda terör saldırılarının hedefi olmaktadır. Terör örgütleri ve onları maşa olarak kullananlar, güvenlik güçleriyle yaptıkları mücadeleleri kaybettikçe en ahlaksız, en vicdansız yollara başvurarak masum vatandaşlarımızı hedef almaktadırlar."

Davutoğlu: Somut bilgilere ulaşıldı

Saldırının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında; İçişleri Bakanı Efkan Ala, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın da katılımıyla bir toplantı yapıldı.

Davutoğlu toplantı sonrası yaptığı açıklamada, "Otobüs bekleyen sivilleri hedef alacak kadar gözü dönmüş bu insanlık ve vicdan yoksunu katilleri, ülkem, milletim ve hükümetim adına lanetliyorum" dedi.

"Bu hain saldırıyı gerçekleştiren terör örgütüne dair somut bilgilere ulaşılmıştır" diyen Davutoğlu, Türkiye'nin ülkeyi hedef alan hain odakları en ağır şekilde cezalandıracağını vurguladı.

İçişleri Bakanı Efkan Ala da saldırıyı düzenleyenlerle ilgili olarak ciddi bulgular elde edildiğini söylediAla, "Ama kesin olarak yapan örgüt, sonuçlar tamamen elde edilip soruşturma bu yönüyle tamamlanınca açıklanacaktır (...) Terörist saldırılarla yürüttüğümüz mücadele sekteye uğramayacaktır" diye konuştu.

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine tabana mesaj 5 üzerinden 5 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir.

İstihbarat Güvenilirliği:

AKP hükümeti 2010 yılına kadar “darbe tehlikesi” nedeniyle, 2012 yılından sonra da “paralel tehlike” adı altında TEK PARTİ İKTİDARI kurmak adına Türkiye’nin kurulu güvenlik ve istihbarat yapılanmasını değiştirdi.

2010 yılına kadar birbirinden bağımsız, ve birbiriyle rekabet eden üç karlı istihbarat teşkilatı vardı; MİT, Polise ve Jandarma istihbarat teşkilatı. Bu rekabet zaman zaman siyasi mücadele araçlarının parçası olsa da, konu güvenlik ve terörle mücadeleye geldiğinde çok efektif işlev görmekteydi. Örneğin siyasi hesaplarla çantasında bombayla polis karakoluna saldırı yapmaya gelirken polis istihbaratı tarafından yakalanan PKK militanlarının MİT muhbiri olduğunun ortaya çıktığı bir çok olay vardır.

Birbirinden bağımsız çalışan iki istihbarat teşkilatı olunca, bir kurumun siyasi hesabını diğer kurumun aksiyonu bozuyordu. Böylece terör ve şiddet üzerinden siyasi hesap yapan Ankara veya ucu başka ülkelere bağlı derin yapılar terör üzerinden siyasi hesap yapmayı düşünürken o hesabı bozacak en az iki farklı istihbarat teşkilatını da atlatmaları gerekiyordu.

MİT tırlarının yakalanmasından, Erdoğan’a yönelik suikast girişimlerinin bertaraf edilmesine varıncaya kadar, terörün araç olarak kullanıldığı bir çok kirli ve kanlı siyaset projeleri bu sayede önlenmiştir.

Ancak Hakan Fidan’ın MİT’in başına geçmesiyle birlikte Polis İstihbaratı ve Jandarma istihbaratı, Genelkurmay Elektronik İstihbarat birimleri tamamen Hakan Fidan ve MİT’in kontrolüne devredilmiştir. Böylece Türk istihbarat teşkilatında Turgut Özal’ın getirdiği birbirini dengeleyen yapısal sitem bozulmuştur. Bu da Ankara’yı hem İSTİHBARAT OPERASYONLARINA karşı, hem de doğrudan terör operasyonlarına karşı kırılgan hale getirmiştir

AKP tek başına iktidar olup Erdoğan Ak Saray’a taşındıktan sonra rejim değiştirmeye karar vermiş, bunu sağlamak için de devletin tüm kurumlarını parti baskısı altına almıştır. Güvenlik teşkilatları kendilerini ülkeye karşı değil, saraya karşı sorumlu hissetmektedir.

Açık ve net olarak konuşalım: MİT için Saray ve Erdoğan’ın siyasi menfaatini korumak mı daha öncelikli yoksa ülkenin geleceğini korumak mı? Bu sorunun cevabını bizim vermemize gerek yok. Her okur gözüyle gördüğü yalın gerçeğe bakarak bu sorunun cevabını verebilir.

İstihbarat teşkilatları parti teşkilatı gibi çalışmaya başlamıştır. Bu sadece istihbarat önceliğinin, AKP menfaatini korumak için dizayn edilmesiyle sınırlı bir sorun değildir. İstihbarat kadrolarının neredeyse tamamı AKP ve ona yakın vakıfların teşkilatlarından doldurulmuştur. Benim tanıdığım en az 10 MİT’çi bizzat AKP’ye yakın vakıflar sayesinde MİT’e çalışmaya başlamıştır. Polis istihbaratının hali daha da kötü. Bu kadroların önceliği ülkenin korunması değil iktidarın korunmasıdır.

Haliyle bu kadrolar, Ankara Kızılay’da terörist arayacağına, Twitter’de muhalif arama peşine düşmüştür.

Sorun bununla da sınırlı değildir. Terör ve İstihbarat birimlerindeki bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde çalışan kadrolar dağıtıldı. İstihbarat birimlerinde “paralel yapıyla mücadele” birimleri oluşturuldu. Kadroların ağırlığı bu birimlerde çalışanlara verildi. Dolayısıyla PKK terör örgütüne bakan kadrolar ya yetersiz, ya da kifayetsiz kadrolardan oluştu.

Ayrıca terör ve istihbarat birimlerimde görevlendirilen yeni kadroların neredeyse tamamı siyasi motivasyonla çalışıyor. Özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir, Diyarbakır gibi kritik illerde çalışan bu kadrolar, bir yandan kendi kişisel hesaplarının peşinden, gidip makamlarını bunun için kullanırken, diğer yandan da ideolojik kavgaların hesabını kesmekle uğraşıyorlar. Haliyle terörle mücadele etmeye ne enerjileri, ne vakitleri kalıyor. Zaten yetenekleri de sınırlı olunca Ankara’da arkası arkasına bombaların patlaması kaçınılmaz oluyor…

AKP yönetimi çözüm sürecinde, özellikle sürece zarar vereceğini düşündüğü, istihbarat ve güvenlik personelini pasifize edip görevden aldı. Bunu yaparken elbette önceliği, PKK ile ilişkileri belgelenmesin, işledikleri suç ortaya çıkmasın amacını taşıyordu.

AKP dere geçerken at değiştirince, istihbarat ve güvenlik teşkilatları için olmazsa olmaz olan SÜREKLİLİK kırılmış oldu. Yani yeni gelen istihbaratçının dünden haberi yoktu, dünkü istihbaratçının da yeni gelişmelerle bağı kesildi. Böylece Ankara tam anlamıyla bir kör noktaya çekildi. Geçmiş ile gelecek arasındaki ilişki oldukça keskin ve kısa zamanda kesilince hem istihbaratın kurulu düzeni bozuldu, yani zemberek boşaldı, hem de kadroların siyasi iradeye ve devlete olan güveni sarsıldı.

Örneğin Güneydoğu’da devlet ile çalışan yardımcı istihbarat elemanları, devlet dönüp PKK ile anlaşınca bir anda afalladı. Hatta Güneydoğu’daki terörle mücadele etmiş polis ve askerin listesinin AKP’nin bilgisi ve onayıyla PKK’ya verildiği belirtiliyor. Sırf bu yüzden Güneydoğu’dan ayrılıp, evini başka yerler taşıyan terör ve güvenlik personeli var.   Hatırlayın çözüm süreci devam ederken PKK’lılar elleriyle bulmuş gibi terör ve istihbarat polislerinin evini basıp onları öldürüyordu. PKK o istihbaratı nereden ve kimden alıyordu?

Daha önemlisi şu: Ankara’da AKP ve MİT başkanı Hakan Fidan’ın isteği ve tasarrufuyla istihbarat zincirinin baklaları kopartılırken, PKK mülteci krizini değerlendirip, kendi elemanlarına yeni kimlikler vererek, devlette hiç bir kaydı olmayan yeni teröristleri ülkenin kalbine soktu. Ankara’nın bunu bilmesi ve bulması artık mümkün değil.

Daha önceki patlamadan sonra yaptığım analizde, PKK’nın mülteci politikasını kullanarak Türkiye genelinde en az 1000 militanını güvenlik kayıtlarının dışına çıkarıp, uyuyan hücre yaptığını yazmıştım. İşte bu zaaf zaafların en büyüğü ve maalesef doğrudan Türkiye’nin Suriye politikasının sonucu. Daha kötüsü, PKK’nın 1000 den fazla uyuyan hücresini bulup tespit etmek için fazla araç da yok…

Ankara yanarken, Türkiye’nin benimsediği güvenlik ve istihbarat stratejisinin İran’ın elini kolaylaştırması, bir tesadüf olabilir mi? Suriye’nin geleceğinin masaya yatırıldığı Cenevre Görüşmelerinin başlamasından bir gün önce Ankara’da patlayan bombayı İran’dan bağımsız mı düşüneceğiz?( EMRE USLU)

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine istihbarat güvenilirliği 5 üzerinden -2 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

TR’nin Suriye Politikasına Etkisi :

Ankara eylemi ile birlikte ortaya çıkan net tablo;

-Türkiye kendi iç güvenliğini tesis etme noktasında ciddi sorunlar yaşamaktadır.-Bu sorunların başında İstihbarat zafiyeti gelmektedir.

-Suriye politikasının faturası sadece göçmenler boyutuyla değil çok boyutlu terör tsunamisi olarak Ülkemize yansımaktadır.

-Terör eylemlerini önlenmeye odaklanmak yerine bu eylemler üzerinden siyasi ve bölgesel bazı ajandaların hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.

-Terör eylemleri esas sorun olarak değil, büyük bir Savaş Macerasına geçiş için kullanılabilecek katalizör olarak görülmektedir.

-Sınır güvenliğinden, şehirlerarası geçişlere ve metropol illerin iç güvenliğine kadar tüm aşamalarda ciddi istihbarat boşlukları olduğu gibi kurumlar arası koordinenin olmadığı da açıkça görülmektedir.

-Eylem yeri olarak tekrar Ankara’nın seçilmesi, Kürt Politikası, Suriye Politikası, İŞİD politikası hususlarında Türkiye’nin mevcut politikalarının yeniden gözden geçirmesini sağlamıştır..

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine TR’nin Suriye politikasına etkisi 5 üzerinden 5 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

 

Ekonomi ve Turizm  Etkisi:

 

Ankara 3 saldırısından sonra bazı açıklamalar:

Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık "2016 yılı için belirsizlikler devam ediyor. Şuan için rezervasyonların nasıl gideceği yönünde bir bilgimiz yok. Biz tam işler normale döndü diyoruz, arkasından hemen bir bomba patlıyor. Yarın ne olacağını bilemiyoruz" dedi. Ankara Kızılay Meydanı’nda ve İstanbul İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlı bomba saldırılarını değerlendiren turizm sektörü temsilcileri, yaşananlardan dolayı kaygılarını ifade etti. Son gelişmeler sonrası turizmin 2016 yılı için umut vermediğini aktaran turizm camiası, rezervasyonlarda yüzde 40’lara varan kayıp olduğunu açıkladı. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Yusuf Hacı süleyman, "Daha önce Sultanahmet’te de patlama oldu. Sultanahmet Meydanı’nda yaşanan olaydan sonra bir durum değişikliği olmadı. Rezervasyonlarda önceki yıllara göre yüzde 40 geriden gidiyoruz. 2016 yılı içerisinde bu yüzde 40’ın azalarak gitmesi yönünde. Bundan sonraki gelişmelerin ne yönde olacağını kestiremiyoruz" dedi. "VERGİSEL YÜKLERİN KALKMASI GEREKİR" Hükümetten en önemli beklentilerinin istihdam alanında üzerlerindeki yüklerin kaldırılması olduğunu kaydeden Hacı Süleyman, "Şuan bu konuda bir çalışma olmadı. Vergisel yüklerin kalkması gerekir ki işsizlik oranını daha da aşağıya çekebilelim. İç turizmde bir artış görmüyoruz. İnsanlarımız daha fazla para mı kazanıyor ki bu alanda bir canlanma olsun. EXPO 2016, Antalya’ya gelen hem yerli hem de yabancı turistler için bir cazibe merkezi oldu. EXPO ile Antalya’ya güzel bir değer kazandırıldı. Ancak bu dışarıdan ve içeriden misafir sayısının arttıracağı anlamına gelmez" değerlendirmesinde bulundu. "İŞLER NORMALE DÖNDÜĞÜ ANDA BOMBA PATLIYOR" Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık ise, "2016 yılı için belirsizlikler devam ediyor. Şuan için rezervasyonların nasıl gideceği yönünde bir bilgimiz yok. Biz tam işler normale döndü diyoruz, arkasından hemen bir bomba patlıyor. Bütün sistem tekrar sıfırlanıp, başa dönüyoruz. Şuanda kurduğumuz sistem yeniden sıfırlandı. Yarın ne olacağını bilemiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu olaylar tekrar yaşanmasa, o zaman tekrardan bu işler normal dönebilir. İç turizmin canlanmasına yönelik bütün çalışmalarımız devam ediyor. Yabancının gelmediği yerin yüzde 60’ını yerli ile dolduracağız diye bir şey yok. İç pazarı büyütmek için her şey yapılıyor. EXPO 2016’nın da mutlaka bir katkısı olacaktır. Hükümetimiz bir acil eylem planı açıkladı, arkasından gelecek yeni açıklamaları bekliyoruz. Paketin sorunları çözme konusunda zenginleştirilmesini bekliyoruz" diye konuştu. "HEPSİNİN ÜSTESİNDEN GELECEĞİMİZE İNANIYORUM" Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ali Kızıldağ da yaşananların bir süreçten ibaret olduğunu söyledi. Bütün olumsuzluklara rağmen çalışmalarına devam ettiklerini ifade eden Kızıldağ, "Bizim temel amacımız bu ülkeye ekonomik bir katkı sağlamaktır. Bunların hepsinin üstesinden geleceğimize inanıyorum. EXPO 2016 hem Türkiye için hem de Antalya için önemli bir organizasyondur. Turizm için bir değer olacak, EXPO 2016 içerisinde daha önce Türkiye’de gerçekleşmemiş organizasyonlar olacak. İç turizmin ülke içerisinde belli bir potansiyeli var ama bu dışarıdan kaynaklanan açığı kapatmaz. Halkımızın duyarlılık göstererek ziyaretlerini ülke içerisinde yapmasını istiyoruz" dedi. - Haberin devamına http://www.bigazete.com.tr/2016/3/teror-saldirilarinin-turizme-etkileri-h21563.html adresinden ulaşabilirsiniz.

            Görüldüğü gibi ekonomi ve turizme negatif yönde etkisi % 40 civarındadır

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine ekonomi ve turizm etkisi 5 üzerinden -2 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

BARZANİ

U/A Destek  :

ABD’DEN GELEN HABER ŞÖYLE:

“ABD koalisyon güçleri sözcüsü Steve Warren, Rakka’yı Suriye rejim kuvvetlerinin ele geçirmesindense YPG’nin de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçlerinin (SDF) ele geçirmesini tercih edeceklerini söyledi.

Suriye rejimi Rusya’nın desteği ile IŞİD’den Palmira’yı geri alması ve Rakka’ya ilerleme planlarını değerlendiren Warren, “Suriye Demokratik Güçleri’nin Rakka ve Deyr ez-Zor’u ele geçirecek en iyi güç… Desteklediğimiz ve desteklemeyi sürdüreceğimiz ılımlı Suriye muhalif güçlerinin Rakka ve Deyr ez-Zor’a girecek en uygun güç olduğuna inanıyoruz çünkü bizim de katıldığımız hedefleri var. Bunlar Suriye’nin refahı ve barışı..” dedi.

Warren “Beşar Esad’ın zalim ve acımasız diktatörlüğü dışında bir çıkara sahip olduğunu gösteren bir kanıta sahip değiliz” diye konuştu(Dha).

Haber böyle ve ABD artık tartışması dahi yapılmayacak bir biçimde PKK’nın uzantısı PYD’ye desteğini böylece bir kez daha açıkladı.

Şimdi Suriye’de şöyle bir durum ortaya çıktı; ABD, PYD ve müttefiklerini destekliyor, Rusya da PYD ve Esad güçlerini destekliyor. İkisinin ortak noktası: PYD!

ABD-Rusya arasında bu PYD ortaklığı nereden geliyor derseniz; PYD Barzani(KDP)’nin türevidir.

ABD-KDP ilişkileri 1991 Körfez savaşıyla Saddam’a karşı gelişti ve şimdi ABD, Suriye’de KDP’nin türevi PYD ile ilişkilerini geliştiriyor.

Rusya-KDP ilişkileri ise daha eski, ta Stalin(1945)’e dayanıyor ve şimdi Rusya bu kadim dostlarıyla ilişkilerini Suriye’de geliştiriyor.

KDP’nin kurucusu Stalin, Stalin’in o dönemdeki adamı Molla Mustafa Barzani.

Molla Mustafa Barzani, Halidi Nakşi tarikatından ve dedesi Şeyh Abdusselam Barzani bu tarikatın Kuzey Irak halifesi.

Ve bugün Türkiye’de mevcut siyasetin belli başlı isimleri de bu tarikattan.

AKP büyük kongresinde bir zamanlar Mesud Barzani için “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atılmıştı, kökleri işte bu tarikat ilişkilerine dayanıyor.

Şimdi ABD-Rusya KDP’nin Suriye kolu PYD ile kol kola…

PYD’yi terörist örgüt ilan Türkiye’deki siyaset de KDP’nin Barzani’si ise kol kola…

Hepsi alt altta toplandığında Türkiye ABD-Rusya kıskacında, bu açık ama AKP siyaseti bu kıskacın neresinde? (BİLGETÜRK)

 

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine u/a destek etkisi 5 üzerinden 5 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

Tabana Mesaj :

 

BARZANİ: ŞİDDETLE KINIYORUZ

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'nin, Ankara'daki terör saldırısını şiddetle kınadığı bildirildi.

Barzani'nin ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "Türkiye'nin başkenti Ankara'da meydana gelen terör saldırısında çok sayıda vatandaş hayatını kaybetti ve yaralandı. İnsanlık dışı bu terörist eylemi şiddetle kınıyoruz. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Gerekçesi ne olursa olsun sivillere gözdağı verilmesinin, halkın istikrarı ve asayişi bozacak her türlü saldırının, insanlık dışı terörist bir eylem olduğu vurgulanan açıklamada, "Terörist eylem, toplumun güvenliği ve birlikte yaşam için tehlike oluşturmaktadır. Söz konusu terör saldırıları var olan sorunları daha da derinleştirecektir. En kısa süre içerisinde terör ve şiddetin son bulmasını, barış ve kardeşliğin bölgede güçlenmesini temenni ediyoruz" denildi.               İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine tabana mesaj 5 üzerinden 3 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

İstihbarat Güvenilirliği:

            Turan Yavuz  ABD'nin Kürt Kartı adlı kitabında İsrail-Kürt ilişkisinin uzun geçmişine değinir. Buna göre, İsrail başından beri Barzani'ye bir "Kürt Devleti" vaadetmiştir. Knesset (İsrail parlamentosu) üyesi Luba Eliav, 1966'da Molla Mustafa Barzani'yle yaptığı görüşmede, "İsrail'in Kürt Devleti ve halkının kalkınması için askeri, ekonomik ve teknik yardım vermek istediği"ni söylemiştir.1 İlerleyen yıllarda Kürt-İsrail ilişkisinin kilit isimleri, birer Mossad ajanı olan David Kimche ve "Kürt Yahudisi" Yaakov Nimrodi'dir. Amerikalı gazeteci Jack Anderson, Washington Post'un 18 Eylül 1972 tarihli sayısında yazdığı makalede şöyle der:

            Her ay, kimliği belli olmayan bir İsrail yetkilisi Irak'a gizlice İran sınırından girerek Kürt lider Molla Mustafa Barzani'ye 50 bin ABD doları veriyor. Bu para, Kürtler'in İsrail aleyhtarı olan Irak hükümetine karşı faaliyetlerini devam ettirmelerini sağlıyor.

            Barzani'nin İsrail'in üst düzey yetkilileriyle olan ilişkisi oldukça düzenli bir biçimde sürer. Kürt lider, Mossad lideri Zvi Zamir ile defalarca yüzyüze görüşür, Zamir Mossad'ın Kürtlere yaptığı yardım karşılığında, Barzani'den Irak rejimine karşı daha etkili saldırılar beklediklerini hatırlatır. Barzani, İsrail'de o denli itibarlıdır ki, en üst düzeyde ağırlanarak, eski Başkan Menahem Begin ile de bir araya gelir.

İsrail ile Barzani arasındaki ilişkiler, bir kaç yıl öncesine dek Türkiye'de fazla bilinmiyordu. Bu konuyu basında ilk gündeme getiren kişi ise Uğur Mumcu olmuştu. Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet'teki yazısında, Mossad-Barzani bağlantısını şöyle anlatıyordu:

Ortadoğu'nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki, Mossad-Barzani ilişkisidir. Mossad, İsrail Devletinin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt Lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı? Barzani'nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, 'Hayır olmadı' diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da Mossad-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.

Mossad'ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sidney'de yayınlanan Israel's Secret Wars - A History of Israel's Intelligence Services adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black, ve Washington'daki Brooking Enstitüsü'nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış. Kitapta Mossad-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Mossad yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
. 1(Turan Yavuz, ABD'nin Kürt Kartı, 1.b., İstanbul: Milliyet Yayınları, Nisan 1993, s. 46. )

            Dolayısıyla cıa ve mossad demek Barzani demektir bu arada kgb yide unutmamak gerekir.Ankara 3 saldırısı sonrasında kendi vatandaşları için ABD –İSRAİL tarafından yapılan açıklamalar ve sonrasında Türkiye-İsrail yakınlaşması çok iyi değerlendirilmelidir.

            İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine istihbarat güvenilirliği 5 üzerinden 3 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

TR’nin Suriye Politikasına Etkisi :

         Suriye’de Kürt güçleri federatif bir yapılanma için harekete geçtiler.Hedef, Suriye’nin kuzeyinde ‘demokratik öz yönetim alanlarının’ oluşturulması ve Kürtlerin ‘kendi ekonomik, güvenlik ve savunma işlerini yönetme’ imkanına kavuşması.
Öte yandan Irak’ta Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna hazırlık çalışmaları devam etmekte.

Suriye’deki Kürtler konusunda Türkiye’nin böyle bir oldu bittiyi kabul etmeyeceğini biliyoruz.. Barzani çıkışı ise yeni değil. ‘Kürtlerin bağımsızlığını biz Lozan Barış Antlaşması’ndan beri, yani 1923’ten beri bekliyoruz’, dedi.

Barzani konusunda AKP iktidarları biraz daha suskun, fazla bir polemiğe girmek istemiyor, tartışmaya girmek istemiyorlar. Sanıyorum, Irak’ın kuzeyi ile ilişkilerinin nispeten daha iyi olması, petrol ilişkileri vs. gibi sebeplerden dolayı Barzani’nin bu çıkışlarına karşı AKP iktidarından yüksek bir ses gelmiyor. Yani PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD konusunda açık ve net olurken Irak konusunda o kadar açık ve kararlı konuşmuyor. Bunu da ben Barzani ile hem geçmişte, hem AKP yönetimi döneminde yaşanan ilişkilere bağlıyorum.

Türkiye’nin 90 yıldır Kürt sorununa, Kürt meselesine ilişkin tavrı, politikaları hep Kürtlerin inkarı, Kürtlerin reddi üzerindedir. Sadece Türkiye’nin sınırları içerisinde değil, Türkiye’nin sınırları dışında da nerede olursa olsun bir Kürt oluşumu, bir Kürt statüsü oluşuyorsa eğer Türkiye buna hep karşı çıkmıştır.

Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da daha yakın bir tarihte, yani bir ay kadar önce yaptığı bir açıklamada, ‘2003 yılında Irak’taki müdahalede biz 1 Mart tezkeresini geçirmeyerek hata yaptık’. Bunun anlamı şudur: Biz o tarihte müdahil olmadık, Amerika’nın taleplerini yerine getirmedik, 1 Mart tezkeresini Meclis’ten geçirmedik. Dolayısıyla orada bir Kürt federal devleti kuruldu. Ama biz aynı hatayı Suriye’de yapmayız, yani Suriye’de bir Kürt federal bölgesinin oluşmasına müsaade etmeyiz ve buna rıza göstermeyiz.
Şimdi bu, Türkiye’nin yeni bir politikası değil. Türkiye, kurulalı beri Kürtlere yönelik her türlü olumlu gelişmede aksine, aleyhe bir tavır takınır, her Kürt özgürlük talebini reddeder. Bunun sebebi de Türkiye’nin, Türkiye sınırları dışında bile Kürtlerin elde edebileceği her türlü hakkıyı, statüyü Türkiye Kürtleri açısından bir tehlike olarak görmesidir.

            İşte Suriye’de de şu anda takındığı tavır budur. Aslında Rusya ve Amerika, Fransa, İngiltere gibi Batı’nın gelişmiş ülkeleri başta olmak üzere bütün Dünya Suriye’deki Kürt örgütlenmesini YPG, PYD’yi meşru demokratik bir yapı olarak, bir siyasal güç olarak gördüğü halde Dünya’da sadece Türkiye PYD’yi, Türkiye’ye yönelik tek bir saldırı, tek bir kurşun atmamasına rağmen, salt bu kaygılarla terör örgütü olarak kabul etmekte ve ona saldırmaktadır.  (http://tr.sputniknews.com/politika/20160317/1021549660/Suriye-Irak-Kurtler-PKK-PYD.html#ixzz46DNNyWT7)

İşte yukarıdaki açıklamalar ışığında bu olay üzerine TR’nin Suriye politikasına etkisi 5 üzerinden 4 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir

Ekonomi ve Turizm  Etkisi:

 

 Barzani’nin aktör olduğu  olaya etki eden parametreler yönünden incelediğimizde   ekonomi ve turizm etkisi 5 üzerinden  0 olarak tarafımdan değerlendirilmiştir



SONUÇ:

            Bu olaydan 18 puan alarak en fazla kar elde eden aktör ABD’ dir,PKK-PYD ve BARZANİ  ise 15 er puan alarak bu olaydan karlı çıkan aktörlerdir TÜRKİYE ise 11 puan alarak bu olaydan en zararlı çıkan aktördür verilen puanlar ve toplamlar aşağıda ki tabloda gösterilmiştir.



 

 

U/A Destek

Tabana

Mesaj

İstihbarat

Güvenilirliği

TR’nin Suriye Politikasına

Etkisi

Ekonomi ve Turizm

  Etkisi

Toplam Puanlama:Sonuç

 

 

 

 

SURİYE-ÖSÖ

0

0

0

0

0

 

 

 

SURİYE-ŞAM

0

0

0

0

0

 

 

 

PKK-PYD

3

3

2

4

3

 15

 

 

İŞİD

0

0

0

0

0

 

 

 

ABD

3

2

5

5

3

 18

 

 

RUSYA

0

0

0

0

0

 

 

 

İRAN

0

0

0

0

0

 

 

 

TÜRKİYE

5

5

-2

5

-2

 11

 

 

EU

Almanya

0

0

0

0

0

0

0

0

 

 

 

Fransa

İngiltere

Yunanistan

SUUDİ ARABİSTAN-KATAR

0

0

0

0

0

 

 

 

BARZANİ

5

3

3

4

0

 15

 

 

 

 

 






En son eklenen 5 makale

Makale Başlığı
Ekleyen
Tarih
Okunma
Avşaroglu
05.05.2016
1240
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANKARA 3 SALDIRISININ BÖLGESEL AKTÖRLER VE OLAYA ETKİ EDEN PARAMETRELER YÖN
Avşaroglu
05.05.2016
1394
KENTLEŞME VE KONUT POLİTİKALARI
Avşaroglu
05.05.2016
1240
www.ozanavsaroglu.com
copyright (c) 2010-2011 Tüm Hakları Saklıdır
web tasarım fby
iletişim: efebeytasarim@yahoo.com