ANGLO-SAXON METROPOLİTEN KENT YÖNETİM ANLAYIŞI
Avşaroglu Tarafından 05.05.2016 Tarihinde Eklendi ve 1230 Kez Okundu...

ANGLO-SAXON METROPOLİTEN KENT YÖNETİM ANLAYIŞI

 

                    

Öğrencinin

 

Adı – Soyadı      :  mEHMET EMİN ÖNDER

 

NumarasI             :   0778B013

 

Öğretim üyesi : doç.dr.HAKAN ALTINTAŞ

 

                                                           ŞANLIURFA

2008

İÇİNDEKİLER

                                                                                                                    SAYFA

1-GİRİŞ                                                                                                                                3                                                                                          

I.BÖLÜM

2-   Anglo-Saxon (Eski İngilizce)                                                                      4                    

 2.1- Gelişimi                                                                                                                        4

 

 

II.BÖLÜM

3   Anglo-Sakson Kültürü                                                                                    6

4- Anglo-Saxon Gelenek                                                                                       6                           

5- İngiltere                                                                                                                   7             

6- İngiltere’de Anayasal Yapı                                                                          7

 

                                                                   

                                                                  III.BÖLÜM            

7- Anglo-saxon metropoliten kent yönetim anlayışı                   10            
       1-
Londra metropoliten yönetim sistemi                                                                  13

 

8-SONUÇ                                                                                                                           15

                                                                                                                      

KAYNAKÇA                                                                                                                     16                               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GİRİŞ

 

         

Anglo-saxon metropoliten kent yönetim anlayışını anlamak ve irdelemek için anglo-saxon  ne demektir, nasıl gelişmiştir,anglo-saxon kültür ,anglo-saxon gelenek deyince ne anlıyoruz.bunlar neyi ifade eder .Bu konu hakkında bilgi sahibi olmalıyız.İngiltere ve ingilterede anayasal yapı  hakkında da bir fikir sahibi olmamız gerekir.Metropoliten deyince ne anlıyoruz.Kısaca bu konu hakkında bilgi verdikten sonra anglo-saxon yapıyı inceleyelim.

                Metropoliten (Büyük Şehir Alanı) En genel anlamıyla nüfusun yoğun olduğu ve ekonomik, sosyal ve yönetim açısından o bölgenin merkezi durumunda bulunan “Merkezi Şehir ve şehirlerin” çevre kentleriyle oluşturdukları birimdir. Metropolitan alan idari yönden çok ekonomik ve sosyal bakımdan merkezi bir konuma sahiptir. Metropoliten alan  yalnızca barındırdıkları nüfusun, yoğunluğu dolayısıyla değil, aynı zamanda kamu ve özel sektör iş kollarının buralarda faaliyet göstermesi, eğitim ve sanat yönünden birer merkez olmaları yönünden dünyanın simgesi konumundadır. .

2000’li yıllarda dünya nüfusunun yarıdan fazlasının kentlerde yaşayacağı artık kesinleşmiş durumdadır. Bu kentlerden en az 23 tanesi nüfusu on milyonu aşan mega-kent konumdadır. İstanbul’da Mega – kent olarak kabul edilmektedir. Diğerleri Kuzey Amerika: New York, Los Angeles, Mexio City, Güney Amerika, Rio De Jenerio, Sao Paolo, Buerios Aires, Avrupa: Londra, Asya: Moskova, Pekin, Tiencin, Songhay, Seul, Tokyo, Delhi, Kalküta, Dakka, Manila, Bangkok, Afrika: Kahire, Lagos

 

 

 

 

Anglo-Saxon (Eski İngilizce)

Eski İngilizce, (Anglo-Saxon ya da Englisc) şuan ki İngiltere olan bölgenin belli bölümlerinde ve Güney İskoçya'da 5.yy'ın ortalarından 12.yy'ın ortalarına kadar konuşulmuş İngilizce'nin eski şeklidir. Bu dil, Batı Germenik dillerinden birisiydi ve bu yüzden de Eski Frizce diliyle ve Eski Sakson diliyle yakında alakalıdır. Ayrıca, dil, Kuzey Germenik dil grubundan Eski Nors dilinin de büyük etkisi altında kalmıştır. Çok karışıktır.

Gelişimi

Eski İngilizce durağan bir dil değildi ve 5.yy'da İngiltere'yi oluşturan Anglo-Saxon göçlerinden, dili çok büyük değişmelere uğratan 1066'daki Norman İstilasına kadarki zaman diliminden oluşan 700 yıllık bir zaman boyunca kullanıldı. Bu ilk dönemlerinde dil, Kelt dilini ve Danelaw olarak bilinen, doğu ve kuzey İngiltere'deki geniş bölgeleri hakimiyeti altında tutan Vikinglere hücum ederek Old Nors dilini özümsemiştir.

Cermen Kökenleri Eski İngilizceyi şekillendiren en önemli güçlerden birisi, onun Germanic sözcük dağarcığı,cümle yapısı ve Avrupa kıtasındaki kardeş dilleriyle paylaştığı gramer yapısıdır. Bu özelliklerden bir kısmı Batı Germen dil ailesine aitken, bir kısmı da bütün Cermen dillerinin kökü olarak kabul edilen Proto-Germanic dil ailesinden miras kalmıştır. Ayrıca, hareketsiz nesneler dahil bütün nesnelere cinsiyet verilirdi: Örn, sēo sunne (M.İ. the Sun) dişil iken se mōna (M.İ. the Moon) eril olarak kabul edilir. (Bu durum Modern Almancada da bu şekildedir. Örn. die Sonne,der Mond)

Latin Dillerinin Etkisi Eğitimli ve okuma yazma bilen nüfusun (rahipler vs.) büyük bölümü Avrupa'da dönemin lingua franca'sı sayılan Latince'de oldukça yetenekliydi. Bazen, bir Latince sözcüğün Eski İngilizceye yaklaşık olarak ne zaman girdiğini maruz kaldığı dilbilimsel değişmelere bakarak tahmin edebiliriz. Latin Dillerinin Eski İngilizce üstündeki etkisi 3 zaman diliminde incelenir. İlki, Saksonlar Avrupa'dan İngiltere'ye gitmek üzere ayrıldığında gerçekleşir. İkincisi, Anglo-Sakson'lar Hristiyanlığı kabul ediğde Latince konuşan rahipler yaygınlaştığında başlar. En son ve en önemli Latin temelli sözcük geçişiside 1066 Norman İstilasında gerçekleşir. Her ne kadar kayda değer oranda Norse dilinde sözcük dile girmiş olsa da,bu Oïl diline ait sözcüklerin büyük kısmı klasik Latin dilinden alınmıştı. Dilde büyük değişikliklere neden olan bu Norman İstilası, aynı zamanda, Eski İngilizcenin bitişi, Orta İngilizce (Middle English)'in başlangıcı olarak kabul edilir.

Runik(futhorc ya da fuþorc) alfabeden Latin alfabesine geçişle dil daha büyük bir değişme gösterdi. Bu ayrıca dilin üstündeki gelişmeye yönelik baskıyı artırdı. Eski İngilizcede sözcükler okunduğu gibi yazılırdı; Modern İngilizcede telafuz edilmeyen "knight" sözcüğündeki "k" sesi gibi telafuz edilmeyen sesler aslında Eski İngilizcede telafuz edilmekteydi. Bu değişikliğin yan etkilerinden birisi de sözcüklerin fonetik telafuzundaki çeşitlilikti. Bir sözcük, yazarın lehçesini yansıtıyordu. Bir sözcük bir yazardan bir yazara hatta aynı yazarın bir eserinden ötekine değişme gösterebilirdi. Örneğin, "and" bağlacı, "and" ya da "ond" olarak telafuz edilebilirdi.

Bu yüzdendir ki, Eski İngilizcenin yazılışı, Modern İngilizceden daha karmaşık görülebilir, bunun en azından bazı var olan telafuzları yansıttığı iddaa edilse de, Modern İngilizcede pek çok durumda görülmemektedir. Günümüzde, Eski İngilizce öğrencilerinin pek çoğu dili önce sadeleştirlimiş olarak görüp dilin temel özelliklerini öğrendikten sonra çeşitli yazım şekillerini öğrenebilmektedir.

Vikinglerin Etkisi

Eski İngilizcede ikinci yabancı sözcük kaynağı 9. ve 10.yy'daki Viking İstilaları sırasında dile giren İskandinav sözcükleridir. Pek çok yerleşim yerinin isimleri dışında, bunlar genelde temel sözcükleri ve Danelaw'ın yönetimiyle ilgili olanları da içeriyordu. Vikingler Eski İngilizceyle ortak kökü Proto-Germanic dillerden gelen Eski Nors dilini konuşuyordu.

 

 

 

Sözcük örnekleri

Eski İngilizce

Bugünkü İngilizce

Türkçe

Hwæt

What

Ne

Fæder

Father

Baba

Todæg

Today

Bugün

Nama

name

isim, ad

 

 

 

 

 

 

 

Anglo-Sakson Kültürü

 

M.S. 600'lü yıllarda İngiltere siyasi yapısı Anglo-Sakson, Germen kavimlerinden Anglar, Sakslar ve Jutlar'a verilen isimdir. Bu milletler bu günkü İngiliz milletinin çekirdeğini meydana getirmişlerdir.
5. ve 6. yüzyıldan beri Almanya'dan göç ederek Britanya adalarının çeşitli bölgelerine yerleşmişler ve ayrı ayrı krallıklar kurmuşlardır. Bu krallıklar Kent, Sussex, Wessex, East, Anglia, Mercia ve Northumtna olmak üzere 7 tanedir. Sonunda Wessex kralı Egbert (802-839) diğerlerini hakimiyeti altına alarak birliği sağlamıştır. Wessex'lerin kurduğu bu hükümetin esası Germen örf ve adetlerine dayanmakta, halk; asilzadeler, hür çiftçiler, yarı hür olanlar ve kölelerden meydana gelmekteydi. Daha sonra aristokrat bir zümre gelişerek hakimiyeti ele geçirmiştir. Anglo-Saksonlar önceleri putperestken daha sonra Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Anglo-Saksonlar İskandinavya'dan gelen Vikinglerle savaşmışlar, bunları yenerek siyasi bütünlüklerini korumuşlardır. Bu bütünlük Norman Prensi I. William tarafından (1066) adaların istilasıyla son bulmuştur. Anglo-Saksonlar İngilizlerin dil, edebiyat, hukuk ve çeşitli adetlerine tesir etmiştir.

 

Anglo-Saxon Gelenek:

 

Adem-i merkeziyetçilik, yerel katılımlı demokrasi, otonomi temel özellikleridir.

“Less state is the best state.”

 

Bonapartist gelenekle hemen hemen aynı dönemlerde ortaya çıkmasına rağmen Bonapartist yönetim anlayışına baskın gelememiştir, ta ki ABD’nin dünya hegemonyasını ele geçirmesi ve endüstriyel kapitalizmde bir model olmasına kadar.

 

Adem-i merkeziyetçi yönetim anlayışı, Bonapartist gelenekte merkezi devletin üstlendiği bir çok işlevin federalist devlet yapılanması içinde federal ve yerel unsurlara terkedilmesi.

 

Bu örgütlenme sistematiği endüstriyel kapitalizmi sürükleyen özel şirketlerin başarılı uygulamaları yoluyla “işletme” dediğimiz bilimin önemli kuram ve uygulamaları ile ortaya çıkması.

 

Peter Druker’a göre “İşletme çok özgün bir şekilde Amerikan’dır” “Management is genuinly American”

 

Yeni kurumsalcıların iddialarına göre  Anglo-Saxon gelenek Bonapartist geleneğe açık bir şekilde üstünlük kurmuştur.

 

Avrupa Topluluğu bile Amarikan benzeri bir federalist yapılanma ilkesi ile üye ülkeler arasında organik birliktelikleri güçlendirmeye yönelik politikalar geliştirmektedir: Tek parlamento, tek bayrak, tek para birimi, başkanlık sistemi, vb.

 

 

 

İngiltere
                Birleşik Krallık, Avrupa’nın kuzeybatısında yer alır. Kuzey Denizi ve Atlantik Okyanusu ile çevrelenir. M.Ö. 55’te İngiltere, Romalılar’ın işgaline uğramış ve 4 yüzyıl boyunca Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmıştır. Bu sürecin ardından Büyük Britinya karanlık bir döneme girmiştir, bu süreçle ilgili neredeyse hiçbir yazılı belgenin olmaması bu zaman aralığının “Karanlık Dönem” olarak adlandırılmasına neden olmuştur.

                M.S. 4. yüzyılın sonunda İngiltere kendi içinde üçe bölünmüş ve bu üç bölge (kuzey, güneydoğu ve batı) kendi kendini yönetmeye başlamıştır. Bugün ki İngilizlerin ataları olan Anglo’lar çoğunlukla adanın güneydoğu kısmına yerleşmiştir.

                Anglo-Sakson’ların yönetimde egemen olduğu dönemde, Roma Katolik Kilisesi’nce İngiltere’ye gönderilen St. Agustin, Hristiyanlık adına ilk misyonerlik faaliyetlerini başlatmıştır. Çok kısa bir süre sonra da Hristiyanlık tüm adanın dini haline gelmiştir.

Tarih boyunca birçok istilaya uğrayan Büyük Britanya için bu işgallerin en unutulmazı Danimarkalı Vikinglerin yaptığı saldırılardır. Ancak yine de Anglo-Sakson kültürü Büyük Britanya’ya egemen olmuş ve İskandinav kültürü bu bölgeyi çok az etkileyebilmiştir.

11. yüzyılda Hastings Savaşı’yla birlikte William The Conqueror bu toprakları ele geçirmiş ve ülkede ortaçağ sürecini başlatmıştır.William yönetiminde İngiltere’de soyadı kullanılmaya başlanmıştır. Uzun çekişmelerin ardından Büyük Britanya sağlam bir askeri ve politik güç olarak belirmiştir. Bu güç sayesinde Krallık Hindistan ve Kuzey Amerika’da koloniler edinmiştir.

Her ne kadar bu koloniler uzun zaman boyunca Büyük Britinya Krallığı’na bağlı kalmışsa da bugün yalnızca İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda Krallık’a bağlı bulunmaktadır. Bu nedenle “Büyük Britanya” ve “Britanyalı” tanımlamaları yalnızca İngiltere, İskoçya ve Galler’i kapsamaktadır.

 

 

İngiltere’de Anayasal Yapı

 

İngiltere modern dünyada yazılı anayasası olmayan tek ülkedir. Bilindiği üzere anayasalar devleti oluşturan temel idari ve siyasi kuruluşların yetki ve sorumluluklarını, aralarındaki güç ilişkilerini belirler. İngiltere’de yazılı bir anayasası olmaması, devleti oluşturan kurumların aralarındaki ilişkilerin belirsiz olduğu veya tamamen gelenek ve içtihatlara dayandığı anlamına gelmemektedir.

 

Bir çok yasal düzenleme ile temel kurumların oluşumu ve yetkileri tespit edilmiştir. Örneğin Lordlar Kamarasının yetkileri1911 ve 1949 tarihli Parlamento Yasaları ile modern seçim sistemi ise 1948 ve 1949 tarihinde çıkarılan ‛ Kişilerin Temsili Yasası’ ile kurulmuştur. Dolayısıyla devleti oluşturan hiçbir kurumun yasal görevleri ile ilgili hiçbir belirsizlik söz konusu değildir. Eksik olan bu kurumların aralarındaki güç ilişkilerini düzenleyen temel bir yasanın olmamasıdır. Bu durumda, İngiliz anayasasını düzenini tanımlamaya çalışan anayasa bilimcileri sayısınca farklı tanımlar ortaya çıkabilmektedir.

 

Bununla birlikte anayasal düzen içerisinde özellikle herkesin mutabık olduğu en önemli konu, mahkemelere yürütmenin çok sınırlı etkisinin olabildiğidir. Mahkemeler geçmiş yüzyılda geliştirdikleri ‘içtihat hukuku’ ile kişi haklarının tanımlaması ve gelişimini de sağlamışlardır. Mahkemeler, yasal statüye ait hiçbir kuruma da müdahale edememektedir. Daha açık bir ifade ile A.B.D ve Kanada gibi ülkelerin aksine İngiltere’de hakimler herhangi bir yasanın insan haklarına dolayısıyla anayasaya aykırı olduğunu iddia edemezler. Benzer biçimde mahkemelerde yasaların ulusal hukukun dışında bir alanı düzenledikleri gerekçesiyle anayasaya aykırılığını iddia edememektedir.

 

Anayasal anlamda geçerli kurallar, ülkenin üniter bir devlet olduğunu belirtmektedir. Devlet sadece üniter değil, aynı zamanda aşırı merkeziyetçi olarak da tanımlanmaktadır. (Grenwood,2002;26). Örneğin,1972 yılında, Başbakanın kararı üzerine Kuzey İrlanda Parlamentosu, İngiliz Parlamentosu tarafından kırksekiz saat içerisinde feshedilmiştir. Diğer taraftan , yerel yönetim birimleri olan Country ve Borough’ların anayasa ile teminat altına alınmış yetkileri de (hakları) yoktur. Yerel Yönetim birimlerinin yetkileri, görevleri hatta bunların adları dahi merkezi hükümet tarafından değiştirilebilmektedir ve bir çok kez de resen değiştirilmiştir.

 

Buna karşın Anayasal düzenlemelerde Palamentonun yetkilerini sınırlayan herhangi bir hüküm yoktur. Sadece bir kısım yetkiler, 1973 yılında Avrupa Parlamentosuna devredilmiştir.

Ancak bunların geriye alınması her zaman mümkündür. İngiliz Anayasal Sistemi,mevcut yapısı ile demokratik ülkeler içerisinde oto-kontrol(check and balance) mekanizmaları olmayan ve dolayısıyla parlamento çoğunlunu sağlayan partiyi büyük güç ve yetkilerle donatan sıra dışı bir görüntüye sahiptir(Brich,1998;151-162).

 

Anayasa bilimcileri tarafından farklı yorumlanabilen esas husus; sistemin işleyişinde ve uygulamalarda parlamento ve yürütme (yönetim) arasındaki güç dengesidir. ‘Anayasal olarak her konuda her türlü kararı alma yetkisi olan Parlamentoya rağmen ülkeyi gerçekte parlamenterler mi yönetiyor, yoksa parlamenterler,bakanların ve kamu personelinin almış oldukları kararlara yasal çerçeve mi hazırlıyor, çok açık değildir’.(Birch, a.g.e.,127-136)

 

                Bugünkü anayasal yapının temel unsuru, Parlamentonun sistem içerisinde egemen olduğudur. Daha açık bir ifade ile; Parlamento yasa yapma konusunda doğrudan, tek ve mutlak yetkili olduğu gibi yürütme ve merkezi yönetim üzerinde de dolaylı denetim yetkisine sahiptir. Anayasal olarak Parlamentonun yetkileri herhangi bir şekilde sınırlanmamaktadır ve ülkede diğer kural koyan(yerel meclisler gibi) organlarda bu yetkilerini ancak Parlamentonun izin verdiği çerçeve ve süre ile sınırlı olarak kullanabilmektedir.

 

Yönetim anlamında ise bakanların  yönetimleri altındakilerin iş ve işlemleri ile kendi kişisel eylem ve işlemlerinden dolayı parlamentoya karsı sorumlu oldukları ilkesi parlamentoyu nihai denetim mekanizması durumuna getirmektedir. Bu çerçeve politika ve faaliyetleri Parlamento tarafından onaylanmayan bakanların, güvensizlik oyuyla istifaya zorlanmaları her zaman için mümkündür.

 

Bir anlamda İngiltere’deki siyasal yaşamın bir kontrol zinciri içerisinde cereyan ettiği görülmektedir. Bu zincir, seçmenlerden Avam Kamarası üyelerinde Kabineye ve Kabine dışı bakanlara, Bakanlardan bunların talimatlarını yerine getiren kamu personeline kadar uzanmaktadır. Kamu personelinin de halkın üzerinde bazı yetkileri olduğu düşünülürse; kontrol zincirinin de bir anlamda tamamlandığı görülmektedir. Sistem tümden değerlendirildiğinde ise ‘hükümet politikaların’ halkın istek ve eğilimlerini yansıtıyor olması, sistemin demokratik olarak tanımlanmasının ana gerekçesidir.

 

Bu tanım, şüphesiz genel ve basite indirgenmiş bir tanımdır. Birçok bakan ve üst düzey yönetici, bu tanımlamanın realiteden ve pratikten uzak olduğunu, merkezi yönetim birimlerinde (Whitehall’da) görevli kamu personelinin aslında seçmenlerin talepleri doğrultusunda politikacılar tarafından alınan siyasi kararları uygulamadan çok, bakanlıklarda oluşturulan birçok yeni kamu politikasına kaynaklık eden araştırma ve raporlarında hazırlayıcısı olduklarını bilir. Bu bir anlamda anayasal sistemin bürokratik tanımıdır ve yaşanmış birçok olayda bu yaklaşımı desteklemektedir

 

Türkiye ve ABD gibi ülkelerde olduğu gibi, uluslar arası anlaşmaların Parlamento tarafından onaylanması veya reddedilmesi söz konusu değildir. Bu tip anlaşmalar, ilgili bakan tarafından Kraliçe adına onaylanır. Savaş kararları da benzer biçimde Parlamentonun onayına değil sadece bilgisine sunulmaktadır. Pratikte bu ve benzeri anayasa uygulamalarını gören bakanlar, kamu yöneticileri ve anayasa hukukçuları, liberal görüş yerine daha çok merkezi yönetim birimlerin görüşlerine izafeten bu birimlerin yer aldığı semtin adı olan ‘Whitehall dilini’ (Türkiye’deki bakanlıklar gibi) kullanmayı tercih ederler.(Birch a.g.e, 24)

 

‘Whitehall dili’ anayasada Tahtın yerinin önemine vurgu yapar ve bakanların ve kamu personelinin Tahtın memurları olarak , ülkeyi yine onun görüşleri ve kamunun menfaatleri doğrultusunda yönettiklerini kabul eder.

 

Başka bir deyişle kendilerini yasal olarak Parlamentoda ifade edilen görüşleri dikkate almak zorunda görmezler(Birch a.g.e 24). Bu yaklaşım; Parlamentoyu otorite kullanan bir üst kurum olarak değil,toplumsal tepki ve şikayetlerin sesli olarak kamuoyu önünde tartışıldı iki ayrı merkez(Lordlar ve Avam Kamarası) olarak görür.

 

Siyasal sürecin bir tarafında Parlamento diğer tarafında yürütme yer almaktadır. Parlamento hükümeti eleştirebilir, yasa yapmasına engel olabilir, hükümete güvensizlik oyu vererek düşürebilir. Ama parlamentonun hükümet etme fonksiyonuna katılma veya idareyi kontrol etme gibi bir hakkı yoktur. Bu durum bize anayasal olarak iki erkin arasında ‘güçler ayrılığı’ prensibinin varlığını ve aralarında hiyerarşik bir ilişki olmadığı göstermektedir.

 

Anayasa ile ilgili olarak yukarda ifade edilen yaklaşımlardan sadece bir tanesini doğru kabul etmek mümkün değildir. Her iki yaklaşımında doğru ve pratik yanları vardır. Örneğin, parlamentonun yürütmenin faaliyetlerini kontrol edememesi gibi. Ama diğer taraftan bakanlar başında bulundukları eylem ve işlemlerinden dolayı Parlamentoya karşı kişisel olarak sorumludurlar. Whitehall yaklaşımının ise seçimlere, sistem içerisinde gereken ağırlığı vermediği de görülür. Oysa ki seçimler; sadece Parlamentonun herhangi bir kanadına ülke sorunlarını ve şikayetlerini tartışacak üyelerin seçimi değildir. Bu seçimlerin sonuçları aynı zaman da  ülkeyi yönetecek siyasi partinin de belirlenmesidir. Siyasetçilerin bir sonraki seçimleri dikkate alarak hareket ettikleri düşünülürse, bu seçimin; hem yönetecekleri politikalar üzerindeki ve hem de parlamentodaki tartışmalar üzerindeki etkisi küçümsenmemelidir. Bu görüşün diğer bir zayıf noktası ise yürütmeye ağırlık vererek ülke yönetiminde Parlamentonun ağırlığını küçümsemesidir.

 

Oysa ki; İngiliz anayasal sisteminde Parlamento aynı zamanda siyasal liderlerinde yetiştiği okuldur. Birçok bakan ve lider parlamentodaki başarılı çalışmalarını bakanlık görevine basamak yapmıştır. Kabine üyeleri parlamentoda kendilerine yönelik eleştirileri her şeyin ötesinde bir insan olarak dikkate alırlar. 

 

                Sonuç olarak, anayasal sistem ile ilgili her iki görüşünde de siyasi bir değeri ile tarihi bir geçmişi olduğu gibi her iki görüşünde doğru yanları vardır ve İngiliz yönetim sisteminin işleyişini anlamada her iki görüşünde dikkate alınması gerekmektedir.başka bir ifade ile Whitehall‘un anayasal yaklaşımı anayasanın XVIII. yy dan XX. Yyla kadar değişmeyen yönlerine vurgu yaparken, liberal yaklaşım ise, XIX. Yüzyıl reformcularının, sistemi oligarşik yapıdan demokratik yapıya dönüştürmelerindeki başarı ve tutkularını ön planlı çıkartır. Reformcular, siyasal kurumları lağvetmek yerine sadece onların doğal yapılarını ve işleyişlerini az veya çok değiştirdikleri için her iki yaklaşımda geçerliliğini korumaktadır

( Birch, a.g.e., 27)

 

 

 

Anglo-saxon metropoliten kent yönetim anlayışı
                Geleneksel ve tarihsel olarak Büyük Britanya ve İrlanda countylere bölünmüştür (tekil county, çoğul counties. Sözlük anlamıyla county kontluk demektir). Bu bölümler hala törensel olarak devam ettirilmekte ve her county için Kraliçe Krallık Temsilcisi Lord (Lord-Lieutenant) tayin etmekte ve bu kişiler yerel resmi törenlerde kraliçe temsilcisi olarak protokol başında bulunmaktadırlar.
            Ama 1960li yıllardan itibaren yerel yönetim düzeni, zaman zaman yapılan büyük değişikliklerle çok karmaşık ve heterojen bir şekil almıştır.
Bugün Birleşik Krallık İngiltere, İskoçya, Galler Ülkesi ve Kuzey İrlanda adı altında dört ülkeden kuruludur. Yerel yönetim her ülkede ayrı şekildedir.
 Asıl İngiltere ülkesi için özel güçlere sahip bir seçilmiş meclis veya hükümet bulunmamaktadır ve zamanla değişikliklerle çok karmaşık bir yerel yönetim sistemi ortaya çıkmıştır. Asıl İngiltere idari bakımdan dokuz idari bölgeye (Government Office Regions) bölünmüştür ve bir zamanlar bu 9 idari bölge için seçilmiş birer bölgesel meclis ve idare kurulması planlanmış idi, ama yapılan bir deneme referendum sonucu öngörülen Kuzey Doğu Bölge İdare Meclisi tasarısının bölge halkı tarafından ret edilmesi sonucu bu yaklaşımdan şimdilik vaz geçilmistir.
Londra Büyükşehri (Greater London) bölgesi için özel bir kanuna göre halk tarafından seçilmiş bir Belediye Başkanı ve özel bir büyükşehir meclisi vardır. Londra Büyükşehir bölgesi 19 daha küçük Londra-tipi beldeye (London boroughs) bölünmüştür. Bu Londra-tipi beldelerden birisi eski tarihsel Londra Şehri (City of London) dir.Asıl İngiltere'nin diğer bölgeleri iki değişik türlü yerel yönetimle idare edilmektedir.
Tek-katlı (unitary) yerel yönetim birimleri daha çok şehirsel alanlarda bulunmakta ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde bulunan belediye idarelerine benzemektedirler. Bu tek-katlı yerel idarelerinin adları çok degişiktir: şehir (city), belde (borough), kraliyet beldesi (royal borough) veya alt-bölge (district). Bu tek-katlı idarelerin başında belediye başkanları (mayor) bulunmaktadır. Genellikle belediye başkanı törensel bir görev olup seçimle gelen idare meclisinin başkanı bu görevi yüklenmektedir. Ama son yıllarda bazı yerel yönetim birimleri için belediye başkanları doğrudan doğruya seçimle gelmeye başlamış ve daha büyük güçlerle görevlendirilmişlerd ir.

İki-katlı (binary) yerel yönetimlerinde ise üst kat olarak county idareleri bulunmakta ve bunların altında ikinci kat olarak alt-bölge (district) idareleri vardır. Örneğin kuzey-batı İngiltere'de merkezi Preston'da bulunan Lancashire County iki-katlı (binary) sistem ile idare edilmekte ve üste Lancashire County Meclisi ve altında 12 alt-bölge (district) bulunmaktadır. (Ama kafa karıştıracak şekilde) Preston Şehri tek-katlı yerel yönetim ile idare edilmektedir. İki-katlı (binary) idare sisteminde her iki katının yüklendikleri görevler değişik olup özel bir kanun ile tayin edilmiştir.
Asıl İngiltere ülkesinin yerel yönetiminde 1972de yapılan bir kanuna göre büyükşehir (Metropolitan County) idaresi bulunmaktaydı ve bunlar Londra Büyükşehri [Greater London], Birmingham'ı içeren West Midlands, Greater Manchester, Liverpool'u içeren Merseyside, Sheffield'ı içeren South Yorkshire ve Leeds'i içeren West Yorkshire idi. Ama bunlarin hepsi Muhafazakar Partili Thatcher hükümeti tarafından lahvedilmişlerdir ve ancak 1998de İşci Partisi yine Londra Büyükşehir idaresini yenilemiştir.
Galler Ülkesi (Wales) idaresi için en üst katta Cardiff'de bulunan, bir seçimle meydana gelen, sınırlı yasal ve idari güçler ve yetkiler verilmiş Galler Meclisi (National Assembly of Wales), bir hükümet ve ülke idaresi bulunmaktadır. Ancak bu idare için yasal ve uygulayıcı güçler çok kısıntılıdır. Galler Ülkesi yerel yönetimi 22 tane tek-katlı yerel idareye bölünmüştür. Bunlardan 9una county, 10una county beldesi ve 3üne şehir adı verilmektedir.
İskoçya idaresi için en üst katta seçimle meydana gelen yasal güç olarak İskoçya Parlamentosu (Scottish Parliament) ve idari güç olarak İskoçya Hükümeti (Scottish Executive) bulunmaktadır. Bunlar Edinburgh'da bulunmakta ve kısa olarak Holyroyd olarak da anılmaktadır. Yerel yönetim İskoçya'da 9 alt-bölge (Council areas) ve üç adalar bölgesinden (Outer Islands, Orkney ve Shetland) oluşur.
 Kuzey İrlanda için zaman zaman güçleri geri alınan ve Stormont adı verilen, seçimle gelen, yasal gücü olan bir Meclis ve Kuzey İrlanda hükümeti bulunmaktadır. Yerel yönetim olarak 26 komüniteye (community) ayrılmıştır.

 

Ocak 2000 tarihi itibarıyle degişik düzeylerde toplam 475 yerel otorite mevcuttur.Bunlar-dan 365 tanesi İngiltere Bölgesinde ,65 i İskoçya Bölgesinde ,45 tanesi ise Galler Bölgesindedir.2000 yılları sonlarında oluşturulan Büyük Londra Yönetimi  de bu listeye eklenmiştir.

Görüldügü  gibi yerel yönetimlerin yapısının degişik tarihlerde önemli reform lara ugradıgı görülmektedir. Ve halen de yerel yönetimlerdeki reform sürecinin devam ettigini anımsatmakta fayda vardır.

Kent County Meclisi  ve Birmingham gibi tek düzey yerel yönetimler ile metropoliten ilçeler  ve Londra nın alt belediyeleri (Borough) sorumlu oldukları coğrafi alandaki bir çok hizmeti sundukları gibi ayni zamanda en fazla emek-yoğun iş koluna sahip  eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlara en çok harcama yapan  yerel otoritelerdir.İskoçya,Galler ve İngiltere Bölgelerindeki tek düzey yerel yönetimlerin ise İngiltere de County ve District lerin arasında bölünen hizmetlerin hepsinden sorumlu oldukları görülmektedir.

İngiltere de County lerle ilçeler arasındaki hizmet ve yetki bölüşümü aşağıda ki tablo da verilmiştir.

 

Tablo . Country’ler District’ler Arasında  Hizmet Bölüşümü

 

• Faaliyet/Hizmet

•County Meclisi

İlçe Meclisi(District)

 

•Eğitim

•Bütün Hizmetler

 

•Şehirlerarası Yollar ve Ulaşım

•Planlama, Yeni Yolların İnşası ve Bakımı

•Kamu Ulaştırma Araçlarının Temini

•Altyapı ve Koordinasyon

•Şehirlerarası ve şehir içi  Işıklandırma

•Yolların temizliği ve ışıklandırılması

•Konut

 

•Bütün hizmetler

•Dinlenme ve Eğlenme

•Kütüphaneler,

•Arkeolojik Hizmetler,

•Arşivler,

•Country Parkları ve Piknik Alanları,

•Kırsal Alana Yönelik Projeler

•Spor Sahaları

•Müzeler,

•Sanat galerileri

•Country parkları

•Yerel parklar, açık alanlar ve oyun sahaları

•Yüzme havuzları ve spor merkezleri

•Planlama

•Yapılaşmayla ilgili planlar

•Çevre koruma planları

•Ekonomik  ve turistik gelişmeyle ilgili planlar,

•Çöp imha ve denetimi,

•Yerel düzeyde planlama

•İmar kontrol

•Çevre koruma

•Ekonomik gelişme

•Toplumsal Sağlık ve Güvenlik

•Katı atıkların imhası ve geri kazanın merkezlerinin inşası ve işletilmesi,

•Ticari hayatın tanzimi(standartlar),

•Doğum,ölüm ve evlilik kayıtları

•Yangın ve kurtarma hizmetleri

•Çöp toplama

•Gıda güvenliği ve temizliği

•Pazar yerlerinin inşası ve denetimi

•Hava kirliliği kontrolü

•Mezarlıklar ve cenaze yakım evleri

 

Kaynak: Greenwood,a.g.e., s.101.

 

Yerel yönetimlerde hizmet çeşitliliğine rağmen bunlar ülkenin her yerinde aynı yoğunlukta sunulmamakta ,asgari standartlar tutturulmaya çalışılmaktadır.Hizmet kalitesi ise bölgelere ve yerel yönetim birimlerine göre değişmektedir.Kaldı ki ,yerel otorotiler bir kısım hizmetleri sunup sunmama konusunda yetkilidir.Yerel yönetişim kavramı ,yerel hesap verilebilirlik  ve demokratik denetim açısından belirsizliklere neden olsa da yerel yönetimlerin bu yaklaşımın ana aktörü olmaya devam ettiği görülmektedir.

 

Görüldüğü gibi yukarıda genel bir bakış açısıyla incelediğimiz anglo-saxon metropoliten kent yönetimi  ve anlayışı bayagı karmaşık bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu çerçeveden hareketle Londra Metropoliten Kent Yönetim Anlayışı nı incelemek Anglo-saxon metropoliten kent yönetim anlayışını daha iyi anlamak için iyi bir örnek teşkil eder kanaatindeyim.

     Şimdi bu çerçeveden hareketle Londra Metropoliten yönetim sistemini inceleyelim….

  1. Londra metropoliten yönetim sistemi
            Londra'da metropolitan yönetim sistemi, Londra "county" sisteminin genişletilmiş bir şekli olarak 1960'ların başında, genel olarak İngiltere'de metropolitan yönetim modeli ise 1974'de kurulmuştur. Bu yönetim modeli 01 Nisan 1986 tarihine kadar yürürlükte kalmış ve bu tarihten itibaren yeni bir model yürürlüğe girmiştir. Yeni model çerçevesinde metropolitan yönetimlerin görevlerinin büyük bir bölümü özel amaçlı kuruluşlara, bazıları da alt (yerel) birimlere aktarılmıştır3 .

            1965 yılında eski Londra iline, çevresindeki bazı yerleşim yerleri de katılarak 8 milyon nüfusa sahip 1.607 kilometrekarelik bir alanda Yeni Büyük Londra Yönetimi kurulmuştur. Bu alan birçoğunun nüfusu 200.000-300.000 arasında değişen 32 belediyeye bölünmüştür. Sözkonusu alanda, Büyük Londra Meclisi (The Greater London Council) ve ikili yönetsel yapıya (two-tier) sahip 32 yeni Londra Belediye Meclisi (London Borough Council) bulunmaktadır. Londra Belediyeleri, Londra şehrinin yönetim alanında İç Londra Belediyeleri (12) ve Londra Dışındaki Belediyeler (20) olmak üzere ikiye bölünmüştür. Eğitim hizmetleri açısından bu ayırım oldukça önemlidir. Eğitim hizmetleri İç Londra Belediyeleri (Inner London Borough) ve kent merkezindeki yetkili kuruluş olan İç Londra Eğitim Kuruluşu'nun (Inner London Education Authority) görevidir. Londra dışındaki belediye meclislerinin bölgesel eğitim hizmetleri ile ilgili sorumluluğu bulunmamaktadır4 .

            Büyük Londra Meclisi'nin özel bir komitesi niteliğindeki İç Londra Eğitim Kuruluşu (ILEA) 12 borough ve 13 milyon nüfusu kapsayan bölgede eğitim hizmetlerini yürütmekte ve bu alanda yapılan harcamalar "precept" denilen paylar yolu ile alt birimlerden alınmaktadır. Dış Londra'da ise her alt yönetim kendi görev alanındaki eğitim hizmetlerini yürütmektedir5 .

            Büyük Londra yönetimi eğitim, kültür, spor ve sosyal faaliyetler alanında tüm bölge düzeyinde sorumluluk taşımaktadır ve yerel gelirlerin % 2'sine eşit miktarda ödeneği serbestçe harcama yetkisine sahiptir. Bu yetkiye dayanarak yönetim, Covent Garden'daki Kraliyet Operası'na (Royal Opera) ve bazı etnik gruplara destek vermektedir6.

            Büyük Londra yönetimi sisteminin; görevlerinde yeterince açıklık olmadığı, fazla politize olduğu, diğer belediyelerin yetki ve görevlerine müdahale ettiği, çeşitli görev uyuşmazlıklarının işlerin gecikmesine ve kaynak israfına yolaçtığı, ayrıca yönetimin Çevre Bakanlığı'nca tespit edilen ilkelere uymadığı gibi gerekçelerle kaldırılmasına karar verilmiştir7 . 1986 yılında diğer 6 metropolitan yönetimi ile birlikte kaldırılan8  Büyük Londra Yönetimi'nin yetkilerinin büyük bir kısmı 20 kadar farklı kuruluşlara dağıtılmış, ancak 1/3'ü belediyelere ve merkezi kente devredilmiştir. Ayrıca kültür işlerinden sorumlu olarak da "South Bank Board" adında özerk bir kuruluş oluşturulmuştur9 . Büyük Londra Yönetimi ile sıkı ilişkiler içinde bulunan ve 12 İç Londra ilçesinde eğitim hizmeti sağlayan İç Londra Eğitim Kuruluşu da özel amaçlı bir kuruluş olarak varlığını sürdürmektedir10 .

            Günümüzde Büyük Londra alanında yaşayanların tümü için eğitim hizmetlerinden, özel toplumsal hizmetlerden, rekreasyondan, konuttan, yerel yollardan, yerel planlama ve diğer hizmetlerden sorumlu tek bir yerel yönetim bulunmaktadır. Bu yeni düzenlemenin ülkedeki diğer bazı bölgelerde halen uygulanan iki kademeli sisteme oranla daha anlaşılabilir ve basit olduğu savunulmaktadır11.

 

 

SONUÇ  

“Metropoliten alan” “Büyükşehir alanı” ve “Megapolis” yalnızca barındırdıkları nüfusun                                           ,yoğunluğu dolayısıyla değil,aynı zamanda kamu ve özel sektör iş kollarının buralarda faaliyet göstermesi,eğitim ve sanat yönünden birer merkez olmaları sebebiyle de günümüz dünyasının birer simgesi haline gelmişlerdir.

Metropoliten şehir,geniş bir kent  ve onu çevreleyen çok sayıda uydu kentlerdir.Bir merkezin veya kentsel bölgenin etrafında kutuplaşmış ve devamlı genişleme halindeki toplulukların geniş bir alanda toplanmalarıdır.

Metropoliten alan yönetimi ise giderek büyüyen kentlerin standart büyüklüklerini aşmaları sonucu özel bir yapıya kavuşmalarıdır. Gerçektende kentlerin giderek büyümesi hizmetlerin yayıldığı alandaki idareler arası koordinasyonu, hizmetlerin nicelik ve niteliği ile finansmanını etkilemektedir. Bu etkilenmeden doğan sorunların geleneksel yerel yönetim birimlerince çözümlenememesi, ayrı bir metropoliten alan yerel yönetim birimi kurulmasını gündeme getirmiştir.

Grainger”a göre İngiltere demek çok fazla tarih demektir.çok eskilere gitmeksizin ,tarihsel gelişime baktığımızda şunları görmekteyiz.Londra adı ilk kez Romalıların M.Ö. 43 yılında Britanyayı istila etmesiyle başlıyor.Elbette buğün artık bir imparatorluğa sahip olmasada ,kent öteden beri bir dünya kentiydi.

                Londra,Büyük Britanya nın ,yani İngiltere nin başkentidir.Dood”un söylediği gibi İngiltere de tüm cografi bölgeler eşittir ama Londra diğer tüm bölgelerden daha eşit bir cografyadır.yani siyasal,kültürel,akçal ve ekonomik bir merkez olan Londra,İngiliz yaşamındaki en önemli etmendir.

İşte bu bilgiler ışığında Londra “Country” yönetimi ,anglo-saxon metropoliten kent yönetim anlayışını yansıtmaktadır ve karmaşık bir yapıdır.

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 

1-513px-Britain_peohttp://www.msxlabs.org/forum/kultur/14167-anglo-sakson-kulturu.html

ples_circa_600.png

2-http://www.platodanismanlik.com/

3  ERDUMLU; a.g.e., s. 42.
4  TOPRAK; "Büyük Kent Belediyesi, Yönetim ...", s. 365.
5  EKE; a.g.e., s. 47.
6  Nuri TORTOP; "Londra Büyükşehir Yönetimi", Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 2, S. 1, Ocak 1993, s. 5.
7  TORTOP; a.g.e., s. 7. Büyük Londra Yönetimi’nin kaldırılma süreciyle ilgili detaylı bilgi için bkz. L. J. SHARPE; “The Abolition of the Greater London Council: Is There a Case for Resurrection ?”, The Government of World Cities The Future of the Metro Model, Derleyen: L. J. SHARPE, John WİLEY ? Sons Ltd., New York, 1995, s. 115-127.
8  SHARPE; a.g.e., s. 111.
9  TORTOP; a.g.m., s. 7.
10  ERDUMLU; a.g.e., s. 45.
11  Tony TRAVERS ve Diğerleri (Greater London Group, London School of Economics); The Government Of London, Joseph Rowntree Foundation Yayını, Great Britain, 1991, s. 4.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



En son eklenen 5 makale

Makale Başlığı
Ekleyen
Tarih
Okunma
Avşaroglu
05.05.2016
1240
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANKARA 3 SALDIRISININ BÖLGESEL AKTÖRLER VE OLAYA ETKİ EDEN PARAMETRELER YÖN
Avşaroglu
05.05.2016
1394
KENTLEŞME VE KONUT POLİTİKALARI
Avşaroglu
05.05.2016
1241
www.ozanavsaroglu.com
copyright (c) 2010-2011 Tüm Hakları Saklıdır
web tasarım fby
iletişim: efebeytasarim@yahoo.com