TEYÖ-655 EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPI VE İŞLEYİŞ(Büyük Değişimler Çağında Yönetim)
Avşaroğlu Tarafından 25.11.2011 Tarihinde Eklendi ve 5612 Kez Okundu...

AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM YÖNETİMİ VE DENETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
 
TEYÖ-655 EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPI VE İŞLEYİŞ
 
KİTAP ÖZETİ
Kitap adı :        ....................... ..Büyük Değişimler Çağında Yönetim
Yazarının Adı:……………………………...Peter Ferdinand Drucker
Editörün Adı: ........................................................................................
Çevirenin adı ve soyadı:...................................................Zülfü Dicleli
Yayımlanma yeri ve yayıncı adı:.................Optimist Yayın Dağıtım
Yayımlanma tarihi:.................................................... .       Ocak 2011
Kaçıncı baskı:.........................................................................2. Baskı
Sayfa sayısı :...................................................................................302
Fiyatı :...................................................................................33,25 TL
ISBN :........................................................................9786055655211
 
 
 
HAZIRLAYAN
102177125 Mehmet Emin ÖNDER
 
 
 
DANIŞMAN
Prof. Dr. Servet Özdemir
 
Aralık 2011
 
 
 
                Peter Ferdinand Drucker (1909 –2005), Avusturyalı yazar, konuşmacı, danışman, öğretim üyesi ve yönetim bilimci.
YAŞAMI
Peter Drucker, 1909 yılında Avusturya’da eğitim seviyesi yüksek bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Evlerine dönemin entelektüel elitleri gelir gider, çeşitli konularda tartışmalar yapılırdı. Frankfurt Üniversitesi’nde okudu. Keynes ve Schumpeter’den ders aldı. 1929’da Frankfurt’un en büyük günlük gazetesinde finans yazarlığı yaptı. 1933’te tutucu bir Alman filozofu olan Stahl hakkında yayımlanan yazısında Nazileri o kadar rahatsız etti ki, yayın yasaklanmakla kalmadı yakıldı. Bir süre sonra, “Almanya’da Yahudi” sorunu başlıklı yazısı da aynı kaderi paylaştı.
Hitler başa geçtikten sonra Londra’ya göçtü. Bankacı oldu. Şöyle diyelim, Londra Bankası’nda ekonomist olarak işe başladı. 1937’de gazeteci olarak Amerika’ya gitti. Vermont’ta Bennington Koleji’nde siyaset ve felsefe profesörü olarak ders verdi. 1939’da ilk kitabı, “Ekonomik Adamın Sonu: Totaliterliğin Kökenleri'ni yazdı. 1945’te General Motors’u inceledi ve sonucunda 1950’de “İşletme Kavramı” başlıklı çığır açan kitabı basıldı. En önemli metni “Yönetim Uygulaması” 1954’te yayımlandı. Bu çalışmasında işletmeleri masaya yatırdı. Özetle yönetimin bir bilim ya da sanat değil, bir meslek olduğunu gösterdi. 21 yıl boyunca New York Üniversite’sinde hocalık yaptı. O kadar popülerdi ki, dersleri spor salonunun yanında yüzlerce sandalyenin sığabileceği bir mekanda yapılıyordu. 1975’ten itibaren 20 yıl Wall Street Journal’da aylık köşe yazarlığı yaptı.
Claremont Üniversitesinde Yüksek Lisans öğrencilerine “İşletmede Drucker” dersi veren Joseph A. Maciariello, Drucker için, “Daireler halinde düşünürdü” diyor. Dehasının bir kısmı bağlantısız görünen öğretiler arasında ortak kalıplar bulabilmesinden kaynaklanıyor. Drucker’ in yazdığı kitaplar akademik kaynak olarak kullanılmadı. Oysa 37 dile çevrilen 38 kitap ve çok sayıda makale yazdı. Akademik çevrelerin ürettiği gerekçe lineer olmayan bir yaklaşımı olması ve çalışmalarının ölçümlere dayanan araştırmalar içermemesi diye özetlenebilir. Tipik yönetim danışmanı kalıbına hiçbir zaman uymadı. Ev-ofisinden çalışırdı
Drucker, 1980’lerde yoğun olarak yaşanan ve yasal dayanakları zayıf olduğu için eleştirilen satın almalar, birleşmeler ve benzeri operasyonlar kapitalizminin son hatası olarak görüyordu: “Serbest pazara inansam da, kapitalizm hakkında ciddi şüphelerim var.”
Herkesin hoşlanmadığı çıkışlar yapmaya bayılıyordu, örneğin; 1984’te bir tepe yöneticinin en düşük maaş alan işçinin 20 katından fazla maaş almasının doğru olmayacağını ilan etti. Drucker, kapitalizm aç gözlülüğü performans kadar hızlı ödüllendirdiğini savunurken, onun bu eleştirilerinkinden hoşlanmayan ve giderek sayıları artan bir danışmanlar topluluğu oluştu. Drucker’ın zamanının da modasının da geçtiğini söylemeye başladılar. Birçoğu pazarlama fantastiği yeni nesil gurular türedi. Popüler kitaplar yayınladılar, konuşma turlarına çıkıp zengin oldular. Yeni nesil yönetim guruları Drucker’ı gölgede bırakır oldu. Drucker ilerleyen yıllarda dikkatini ve çalışmalarını kar amacı gütmeyen işletmelere yönlendirdi.
Bugün bildiğimiz yönetim uygulamalarının çoğunluğu Peter Drucker’ın düşüncelerinden türetildi. Kişileri ve kurumları yönetmenin karmaşıklıklarla dolu olduğunu söylüyordu. Yöneticilere iyi çalışanı tutmanın önemini, sorunlara değil imkânlara odaklanmak gerektiğini, müşterinizle masanın aynı tarafında oturmayı, rekabet avantajlarını anlama ihtiyacını ve bunları yenilemeye devam etmeyi öğretti
 
ÖZET
1 .İŞ TEORİSİ
                Bu ilk bölümde şirketleri kurtaracak olanın liderler ve onun göstereceği olağan üstü gayretler değil iş teorisi olduğu anlatılmaktadır, çeşitli örneklerle.
                Alman devlet adamı Wilhelm von Humbolt Berlin Üniversitesini kurmuştu. İlk evrensel banka Deutsche Bankta farklı iş teorileriyle ilk evrensel banka olmuştu. IBM server bilgisayar modelinden bir anda kişisel bilgisayar bilgisayar satışına, kişisel bilgisayarlar ilk çıktığında karar vermişti ki o zaman kişisel bilgisayar satışı yok denecek kadar azdı ama IBM trendin bu yöne gideceğini anlamıştı. Nixdorf, Fujitsu vb. markalar ise bunu anlayamamış ve bu alan ayarı yapamamıştı. IBM yıllar sonra gelirinin önemli bir kısmını bu alanda yapacaktı. Yazar IM gibi GM ve AT&T den yine benzer örnekler vererek iş teorisini uyguladıklarını bahsediyor
İş teorisinde çevre, misyon ve çekirdek yetkinliklere ilişkin varsayımlar gerçekliğe uymalıdır  
Her üç varsayım arasında bir uyum olmalıdır.
İş teorisi bütün örgüt tarafından bilinmeli ve anlaşılmalıdır.
İş teorisi sürekli test edilmelidir.
Her şeyi sistematik olarak elden geçirmeyen örgüt olayların gerisinde kalır. Müşteriler kadar müşteri olmayanlarında takip etmek gerekir. Wal-Mart pazarın%14’üne sahip en büyük perakendecidir. Demek ki kendi müşterisi olmayan %86’yı izlerse daha faza tüketici davranışları hakkında bilgi sahibi olur.
Sears otomobil sigortalarının aksesuardan gerekliliğe geçiş olduğunu görmüş ve bu alana yatırım yapıp oldukça büyümüştür.
Başarılı yöneticiler bir teorinin geçerliliğini yitirmesini yaşamı tehdit eden bir hastalık olarak değerlendiriyorlar. Teoriler zamanla değişir önemli olan bu değişikliğin farkına varıp zamanında yeterli hamle yapmaktır.
2. BELİRSİZLİK İÇİN PLANLAMA
Bu bölümde yazar belirsizlik için planlamadan bahseder. Belirsizlik enropiden kaçmak için yazar şimdiden yıllık harcamalarımızın %10-12 sini AR-Ge’ye pazarlamaya ve servise yatırılması gerektiğini söyler.
Şirketler gelecek için çeşitli varsayımlar yapar ve bunlardan gerçekleşmesi en olasılıklı olan senaryoya vurgu yapar. Günümüzdeki büyümede nüfusun mavi yakalılardan beyaz yakalılara kaydığı gözükmektedir. Başarılı innavasyonların etkisi ancak 20-30 yıl içinde çıkar. 1900'lü yılardan buyana bir birim imalat çıktısı için gerekli onan emek birimi her yıl ortalama %1 azalıyor. Bunu elektrik, enerji içinde söyleyebiliriz. Ama aynı birim çıktı için her yıl bilgi ve enformasyon oranı %1 artmaktadır. Çağ bilgi çağına doğru gitmektedir.
Gelişmiş ülkelerde harcanabilir gelirin önemli bir kısmı dinlenmeye, sağlığa ve eğitime gitmektedir. Ancak bunlar arasında eğitim en sermaye yoğun sektörlerden birisi olacaktır.
Her firmama ‘Güç analizi’ dediği uygulamayı yapmalıdır. Güçlü ve zayıf yanlarımız belirlenmeli, güçlü yanlarımızı update etmeli ve zayıf yönlerimizi de güçlendirmeliyiz. Belirsizlik için planlamada Ar-Ge ye yatırım yapıp geleceğimizi kurtarmalıyız.
3. BEŞ ÖLÜMCÜL İŞ GÜNAHI
Şirketler önemli bazı hataları yapmamalıdır. Bu hatalar doğru gibi gözükse bile hatadır.
Birinci ölümcül günah yüksek kar marjlarına ve fazla fiyatlandırmaya inanmaktır. Xerox çok iyi fotokopi makinaları yapmıştı aşırı fiyatlandırma yapıp çok büyüdü ama aynı işi Cannon çok ucuz fiyata geliştirdiği makinaları piyasaya sürünce Xerox zor ayakta kalabildi.
İkinci günah yeni bir ürüne pazarın kaldırabileceği kadar fiyat koymaktır. Japonlar Amerikan faks makinası firmalarından %40 aşağı bir fiyatta satış yapıp bir gecede tüm piyasaya hakim oldular. Du pont ürünlerini düşük fiyatla sunup uzun müddet rekabet etmeden ve şu anda da piyasada bulunarak devam etti.
Üçüncü günah maliyete göre fiyatlandırmaktır. Ürün geliştirilir çıkan maliyet hesaplanır kar konur ve satılır. Japonlar bunun tama tersini yaptılar önce fiyatı tespit ettiler kar oranını belirlediler ve işlerini o maliyetlere göre yaptılar.
Dördüncü günah yarının fırsatını dünün sunağında kurban etmektir. IBM geliştirdiği PC’leri server kullanan kullanıcılara satmayıp muhtemel pazarını daralttı ve oradan elde ettiği gelirleri server piyasasında kullandı.
Son günah ise sorunları beslerken fırsatları açlıktan öldürmektir. Problemli alanlara çok fazla yönelerek bizlere fırsat ve kazanç kapısı açacak kapılara önem vermemek. GE dünyada 1 veya iki numaralı olabilecek birçok sektörü karlı bile olsa satıp devretmiştir.
Başarı için işte bu ölümcül günahları yapmamak lazımdır.
4. AİLE ŞİRKETİNİN YÖNETİMİ
Levi Strauss gibi bazı aile firmaları aileler tarafından yönetilmektedir. Ancak aile firmalarını yönetmek zordur ve onlar için bazı kurallar vardır. Bazen tembel bir yeğene işe gelmemesi için ödeme yapmak onu bordroda tutmaktan daha iyidir. Genelde yetenekleri zayıf bireye bir müdürlük verilir ve onun altına profesyonel birisi getirilir ama ona da bu durum söylenip direk patronla muhatap olması söylenir. Dupont firmasında firmaya alınan bir kişi on yıl sonra üst yönetimde olamayacaksa işten çıkarılır.
İkinci kural üst görevlerden biri mutlaka aileden olmayan bir profesyonel tarafından yönetilmesidir. Örneğin Levi Strauss da COO aile dışından bir profesyoneldir.
Üçüncü kural kilit kodumdaki yönetime profesyonellerin getirilmeleridir.
Aile şirketlerinde yönetimin kime devredileceğine karar vermeyi dışardan birisi yapmalıdır. Uzun yıllar aile şirketini yönetmek çok zordur. İtalyan Agnelli FİAT’ı yöneten nadir ailelerdendir. Zamanla aile bireyleri çoğalmakta ve bireyler kendileri için şirketi mülkiyetten çok hissedar olarak görmektedir. Zamanla hisselerini satıp başka bir alana yatırım yapabilmektedirler. Önemli olan aile yönetimindeki firmalar için aile değil firmadır.
5. BAŞKANLIĞIN ALTI KURALI
Bill Clinton’dan önceki başkanlar birbirine benzese de, bu kişi sahsı nev’ine münhasır idi. Her başkanın yapması gereken bazı kurallar vardır. Bunları yapsa en zayıf başkan güçlü, yapmasa en güçlü başkan en zayıf olur.
İlk soru yapılması gereken nedir sorusudur. Kendi yapmak istediklerim değil.
İkinci kural himmeti tek bir yöne sarf etmektir. Johnson hem yoksulluğa hem Vietnam savaşına karşı mücadele verdi. Her ikisini de kaybetti.
Hiçbir şeyin kesin olduğunu iddia etmemek diğer bir kuraldır. Clinton homoseksüelliği orduda serbest bırakınca bu onu çok yıprattı.
Etkili başkan ayrıntıları yönetmez. Ekibi ama disipline olmuş ekibini kurar ve sorumluluğu onlara verir.
Bir başkanının yönetim içinde dostu olmamalıdır. Roosevelt’in bir düzine dostu olmasına rağmen birini bile bakan yapmadı. Bakanları hep teknokrattı. Hillary clinton’a kar tüm başkan eşleri hep yönetimin dışında kaldılar.
Altıncı kural. Truman’ın Kennedy’ye söylediğidir. Seçildikten sonra kampanya yürütmeye son vermek gerekir.
6.AĞ TOPLUMUNDA YÖNETİM
Eskiden insanlar bir usta veya efendi için çalışırlardı. Şimdi ise efendi kendileri oldular kendileri için çalışıyorlar. 1990lara kadar kendini örgüte adama vardı ve kitaplar bunun üzerineydi. Artık Japonya’da bile yavaş yavaş insanlar kendisi için çalışıyorlar. Kurumu veya patronu için çalışmıyorlar. Bazıları mevcut işlerinden ayrılıp proje bazlı geçici daimi işçi oluveriyorlar. Projeleri bitince başka firmayla anlaşıp geçici olarak onlarla çalışıyorlar. Firmalar büyüdükçe odaklandıkları asıl alana yöneliyor temizlik, güvenlik, bakım, bilgisayar tamiri vs. işlerle uğraşmıyor bunları o işlerde uzman firmalara bırakıyorlar. İnsanlarda o firmada çalışıp dolaylı olarak bulundukları firmaya taşeronluk hizmeti vermiş oluyorlar. Amerikan Columbia Healtcare tüm cihazlarının bakım işini GE'nin firması medikal elektronik firmasına oursource yaptı-tamda 300 hastanesinin.
                Artık zaman yazarın seminerine katılan öğrencilerin adlandırdığı gibi ağ toplumudur. Fertler daha bağımsız ve mobiledir.
7. YENİ ÖRGÜTLER TOPLUMU
Batı toplumu birkaç yüzyılda bir radikal değişiklikler yaşamıştır. Toplum değişmiş, sistem depişmiştir.2. dün ya savaşından sonra askerden gelenlere ABD hükümeti üniversite gitme konusunda nakdi yardımda bulunmuş ve böylece ilk bilgi toplumu değişimi başlamıştır.
Toplum, aile istikrar sağlayıcı olmasına rağmen modern örgüt istikrar bozucudur. Modern toplumda bireyler gereksizleşerek istemiyorlarsa her 4-5 yılda bir kendilerini yenilemesi gerekmektedir. ABD ordusunda her şey aynı kalmış ancak kullanılan teçhizat ve silahlar son derece yenilenmiştir.
Toplum Japonlarda olduğu gibi Kayzen felsefesiyle hep kendini yenilemelidir. İnnavasyonla örgüt kendini yenilemeli ve böylece değişmelidir.
Örgütlerde artık her geçen süre bilgiye ihtiyaç vardır. Eskiden personele ihtiyaç vardı. Neyin nasıl yapılması söyleniyordu. Ama bilgi toplumunda bilgiye sahip kişi neyi nasıl yapması gerektiğini biliyor ve onu denetlemekte zorlaşıyodur. Postkapitalist süreçte bilek işçiliği değil bilgi işçiliği yani uzmanlaşma çokça öne çıkmıştır. Bilgi işçileri yönetmek değil yönetişim yapmak lazım gelir. Onlar futbol oyuncuları gibi birlikte hareket eder ve etmelidirler. Herşeyi ve kapsayan komünist devlet anlayışı çökmüş ve yerlerine özerk örgütler gelmiştir. Bize düşen ekonomik performansla birlikte politik ve toplumsal kaynaşmayı da sağlamak olmalıdır.
8. ÜÇ TÜR EKİP
Üç tür ekip vardır.
1.si beysbol ekibi gibidir. Yerleri kademeleri sahiptir. Herkes ne yapacağını bilir. Herkes kendi rolünden mesuldür. Yardımlaşma, kademeye girme hemen hemen yoktur. Eski Detroit araba fabrikaları böyleydi. Tasarım, mühendislik, imalat ve finans ayrı ayrıydı.
2. tipte futbol takımı gibi ekiptir. Yerleri sabit olmakla birlikte gerekirse birbirlerine destek verirler, toplu hücum ve savunmaya geçebilirler. Birbirlerinin eksiğini kapatırlar.
3. tür ekipte 2li tenis maçındaki gibidir. Aynı takımdakiler birbirinin eksik ve zayıf yönlerini bilir ona göre konumlanırlar.
Japonlar eski geleneksel seri üretim tarzını bırakıp, paralel üretim tarzına geçtiler. Bir araba yaparken tüm birimle bir araya gelir ve meseleyi birlikte görüşüp ona göre plan yaptılar. Böylece ABD ve dünya pazarında çok etkili oldular.
Ekipler bir aracın parçaları gibidir. Çok iyi seçmek lazımdır.
9. PERAKENDECİLİKTE ENFORMASYON DEVRİMİ
Aldi, İkea, Benetton gibi perakendeciler dünyanın birçok yerinde boy göstermeye başladılar. Her geçen sün gelişiyorlar. Onlar farklı stratejiler üretiyor. Aldi en çok satılan 600 ürüne yer veriyor. İkea mobilyaların masrafın %50'sini mobilya bittikten sonraki kısmı olduğunu bildiği için ona göre mobilya dizayn ediyor.
Eskiden hizmet müşteriyle ilgilenmekti. Şimdi ise müşteriye ürünün özelliklerini, fiyatını, müşteriye sunmak yani enformasyon sağlamaktır. Artık bilgisayardan, TV’den satış yapılmakta çünkü modern insan alışverişi bir vakit kaybı olarak görüyor ve böyle giderse bu tür sanal perakendecilik artacak gibi.
10. VERİ OKUMAYI ÖĞRENMEK, NE BİLMEK GEREKTİĞİNİ BİLMEK
Birçok yönetici verilerin nasıl temin edileceğini bilmekte ancak nasıl kullanılacağını bilmemektedir. Şirketler hangi enformasyonu kullanalım diye sormalıdır.
Kendi müşterilerimiz haricinde diğer müşterilerle de ilgili veri toplamalıyız. Pazar dışı enformasyon sahibinde olmalıyız.
Muhasebe sistemleri değişiyor artık. Varlık değerlerine tarihsel maliyetler yerine gelecekte beklenen getirilere ilişkin öngörüler şeklinde alma çabası söz konusudur. Bilişim bölümü makinelerin hızı ve belleğiyle ilgilenmek yerine verilerin nasıl kullanılabilir enformasyona dönüştürülebileceği ile ilgili olmalıdır.
11. İHTİYACIMIZ SAYMAK DEĞİL ÖLÇMEK
Geleneksel maliyet muhasebesi üretmenin maliyetin kontrol ediyor. Ama fabrikalarda kaydedilmeyen kontrol edilmeyen maliyetlerde var bunlar çok yüksek olabiliyor. İşte faaliyete dayalı muhasebe denilen yeni sistem tüm bu maliyetleri kontrol altına alıyor. Maliyetten daha çok maliyet etkinliğine odaklanmamız lazım. Yenileşmedeki gecikmenin tahribatı ortaya çıkmadan maliyeti anlamak zordur. Artık saymaktan ölçmemiz lazım
12. YÖNETİCİLERİN İHTİYAC DUYDUGU ENFORMASYON
Konseptler ve araçlar her zaman karşılıklı bağımlılık ve etkileşim içindedir. Yöneticiler ihtiyaçları için enformasyona ihtiyaç duyarlar.
Şirketler artık maiyet muhasebesinden faaliyete dayalı maliyetlendirmeye geçmiş bulunuyorlar. Geleneksel maliyet muhasebesi bir şeyi yapmanın kaça mal olduğunu ölçer. Ama faaliyete dayalı maliyetlendirme o şeyi yapmamanın, örneğin düşük kapasite çalışmanın, sevkiyatın gecikmesinin maliyetini hesaplar.
                General Motorsun mucidi William Durant küçük ama başarılı firmaları satın alıp kendi firmasıyla birleştirmişti. Bir mamul araba üretirken bütün maliyetleri bir maliyet akışı olarak yönetebiliyordu. Esasen Japonların Keiretsu sunu icat etmişti.
Zenginlik yaratmak için enformasyon kullanılır. Bunlar temel enformasyon, üretkenlik enformasyonu(ne kadar üretkeniz?),yetkinlik enformasyonu-bir işi yapıp yapmada yetkinliğimiz ve en iyi yapanla benchmarking kurmamız., kaynak dağılım enformasyonu- burada en kıt kaynağın hammadde veya değil insan kaynakları olarak görmek lazımdır.
İş hayatınsa ciddi başarısızlıkların ciddi bir nedeni de koşullar, vergi, sosyal yasalar, pazar tercihleri, dağıtım kanalları vs.yi bilip bilmemektir.
İş yapmak ucuza alıp pahalıya satmak değildir. Örgütü değer ekleyen ve zenginlik yaratan bir örgüt olarak tanımlamak lazımdır.
13. DÜNYA EKONOMİSİNİN TİCARET DERSLERİ
Dünya artık globalleşmiştir. Uluslararası ticaret bile dünya ekonomisini anlatmakta yetersiz kalıyor. Bazı ülkeler serbest ticareti, bazıları korumacılığı bazıları da yöneten ticareti seçmiştir. Görünen o ki korumacı ticaret uygulandığında ülkenin şirketleri geri kalıp rekabet edememektedir. Mümkün olduğu kadar dışa açık ekonomi ve ihracata dayalı ekonomi olmaktır.
Günümüzde mal satışıyla birlikte hizmet satışı da oldukça artmıştır. Ama hizmet satışını vergilendirmek zor olduğundan vergi kaybı bu sektörde zor olmaktadır.
Artık birçok şirket İntel Sharp ortaklığında olduğu gibi global iş birliği yapmaktadır. Böylelikle satış ve karlılığını korumaktadır.
14. ABD EKONOMISINDE GÜÇ KAYMASI
Gelişmiş ülkelerde güç imalatçılardan dağıtımcı ve perakendecilere doğru hızla akıyor. Neyin hangi miktarda üretileceğine artık Wal-Mart gibi büyük perakendeciler karar veriyor. Kurdukları enformasyon ağıyla müşterinin aldığı bir ürün üretici firmada gözüküyor ve onun yerine yeni ürün hemen gönderiliyor. Böylece stokçuluğun önüne geçiliyor ve depolar stok yerine dağıtım merkezi haline geliyor. Artık örgütler enformasyon odaklı hale geliyor.
15. YENİ PAZARLAR NEREDE?
Artık tüketici ürünleri pazarlarda çok tutulmamaktadır. Onun yerine telekomünikasyon ve enformasyon pazarı öne çıkmaktadır. Bazı sektörlerde gelecekte önemli yere gelebilir. Bunlar su ve hava temizleme cihazları, agrobiyoloji, enerji pazarıdır.
Ekonomik büyüme için her türlü potansiyel mevcuttur. Özel sektör tüm alt yapıların yapılmasını garantiye alır. ABD de alt yapıların bu kadar sağlam olmasının nedeni vaktinde devletçi değil özel sektörün elinde olmasından dolayıdır.
16. PASİFİK KIYISI VE DÜNYA EKONOMİSİ
NAFTA ile kuzey Amerika, AB ile Avrupa blok halinde ekonomik yapı arz etmektedir. Ama pasifik kıyılarında Çin, Tayvan, Tayland ve Endonezya’da kendi sistemleriyle gelişmektedir. İlerleyen yıllar bu ülkelerden birinin yeni bir yükselen yıldız olacağı işaretini vermektedir. Acaba hangisi olacaktır?
17. ÇİN’İN BÜYÜME PAZARLARI
Asya’da yükselen yıldızlardan biride Çin'dir. Ancak Çin birçok yönden yatırıma elverişlidir. En fazla hizmet ihracı vasıtasıyla Çine yaklaşılabilir. Bunlarda biri eğitim, üniversite kurmadır. Sonra finansman yönetim sağlamadır. Çünkü çinin eğitimi yetersiz olduğu için yetişmiş uzman gücü çok azdır. Çin’de telekomünikasyon ve enformasyon hizmetlerinde büyük miktarda ihtiyaç vardır. İşte bu alanlarda Çine yatırım yapılarak hizmet ihracı yapılabilir.
18. JAPONYA A.Ş.’NİN SONU MU?
Japonya’da şu an zayıf liderlik haberleri ortalığı kasıp kavuruyor. Bu bir sonuç. Sebepleri ise şunlardır. Japonlar Japon ABD ilişkilerinin hep Japonya lehine olacağını zannediyorlardı. Japonlar savunma konumdalar. Japonlar ihraç ettikleri arpalarla Avrupalı üreticilerden pazar kapıyor. Japonya’da son borsa kriziyle hükümet hisseleri almış ve iç tüketimi canlandırmaya çalışmıştı. Japonya kısa vadeli çözümler verine uzun vadeli politikalar üretmeli.
Japonlar hale Amerikan gıda ve orman ürünlerinin ihraç edildiği bir yerdir. Amerikalılar güçlü çeltik üreticilerinin bulunduğu Japonya’ya pirinç ihraç etme yönünde istekte olmamalıdırlar. Japonya hala dünyanın en büyük ikinci ekonomisidir. Ve ilişkiler devam ettirilmelidir.
19. ZAYIF DOLAR JAPONYAYI GÜÇLENDİRİR
Bilinen ekonomik kuramların aksine doların zayıflaması Amerika’nın değil Japonya’nın elini güçlendirir. Japonlar doları daha ucuza elde eder ve parayla Amerika'da daha fazla fabrika açar ve yarışta öne geçer. Düşük dolar kurundan vazgeçilmesi Amerika’nın faydasına olacaktır.
20. YENİ SÜPER GÜÇ: DIŞ ÇİNLİLER
Dış Çinliler Çin dışında yatırım yapan Çinlilerdir. Birbirlerine klan, aşiret gibi bağlıdırlar. Fabrikalarının genel müdürleri yabancıda olsa mutlaka patronun bir akrabasıyla evlidir. Klanla akraba olmayanlar üst düzey görev alamazlar. Çin dışındaki fabrikalardaki sahipler o yerin yurttaşı olan Çin’dir. Ama hakikatte tüm mal varlığı patronundur. Kurallar yazılı olmaktan ziyade sözlü ve kültüreldir. Bu diş Çinliler 500 milyar dolar civarında yatırım yapmaktadır ve her geçen gün daha da büyümektedir. Acaba 2005 yılı da Çin yönetimin sırları kitabımı en çok satan kitap olacak?
21. SOSYAL DÖNÜŞÜM YÜZYILI
20.yy kadar çok radikal ve sosyal dönüşüm yaşamış yüzyıl yoktur. B yüzyıldan sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçmiş bulunmaktayız. Artık bilgi hammadde ve mamul üründen daha önemli bir konuma gelmiştir.
1900'lı yıllarda ev işçiliği ve tarım işçiliği fazlayken yavaş yavaş mavi yakalılar artmıştı. Son zamanlar dada beyaz yakalıların artışı vardır, bilgi ve enformasyonun yaygınlaşmasından sonra. Toplumda refah artınca bebek ölümleri azalmış, beslenme artmış, konut sıkıntısı azalmıştır. Japonya ve Almanya’da ücretler zamanla 25 kat artmıştır.
Bilgi işçileri ekip halinde çalışır. Bir doktor MR’ın sonucunu, kan testinin sonucunu, tomografinin sonucunu bilmeden hiçbir şey yapamaz.
Bilgi çağının olması için mutlaka okullaşma gerekmektedir. Okul ve üniversite açılımı yapamayan toplum çağın gerisinde kalır. Singapur eğitim açılımı yaparak fakir bir ülkeyken zengin bir ülke haline gelmiştir. Bilginin kalitesini ve üretkenliğini bırakmamamız lazım. Yeni bir iktisat teorisi geliştirmeliyiz. Etkin bir hükümete ihtiyacımız vardır.
22. GÖNÜLLÜ KURULUŞLARI GÜÇLENDİRMEK BİZİ GÜÇLENDİRİR
Toplumda bulunan sivil toplum kuruluşları toplumun yararına çalışır ve devletin yapamadığını çok daha uygun maliyetle yapar. Dolayısıyla devlet ve bireyler STK’ları desteklemelidir. Bugün Amerikalılar gelirlerinin%2,9u nu bağış olarak vermekte ve bizzat hayır kurumlarında çalışmaktadırlar. STK’larda ihtiyaçlarını değil sonuçları ön planda tutup ona göre fon oluşturmalıdırlar.
23. BİLGİ ÇALIŞMASI VE CİNSİYET ROLLERİ
Eskiden kadın ve erkeğin işleri farklı farklıydı. Kadınlar toprağı eker, yemek pişirir erkekler avcılık yapardı. Günümüzde alt seviyelerde yine kadın işçiler gözükmekle beraber eğitimin artmasıyla kadınlar hiyerarşide daha yüksek yerlerde kendilerini bulabiliyorlar. Genel müdür yardımcılığı gibi. Zaman bilgi çağı olduğu için kadınlarda bilgi gerektiren sektörlerde çalışmaya başladı bunun yaşamımızı nasıl etkileyeceğini yakında göreceğiz.
24. DEVLETİ YENİDEN YARATMAK
Bu bölümde kısaca devletin küçültülmesi anlatılıyor. ABD başkan yardımcısı Al Gore bunu vaat edip yapacağını söylemişti. Ancak hiçbir şey yapamadı ve afalladı. Suçlu olarak ta direnç gösteren bürokrasiyi gösterdi. Devletin bazı aralıklarla çalışmayan, işlemeyen kısımlarının budanmasının devleti hantallıktan kurtaracağı kesindir. Başkanlığa aday olan Ross Perot’un devleti küçültme iddiasıyla %25 oy alması bile önemli bir gelişmedir. Yazar makalesini yayınlamasından sonra ikinci bir makale yayınlar ve bu fikirlerinin-somut örnek vererek- Heritage Foundation tarafından daha sonra benzer şekilde dile getirildiğini belirtmektedir.
25. DEMOKRASİLER BARIŞ KAZANABİLİR Mİ?
                Bu bölümde demokrasilerin STK’lara destek verdikçe barışı kazanabileceği vurgulanmaktadır. Bunun için mali politikaları hükümetler ele almalı, toplumdaki yozlaşmayı durdurmalı, sivil toplumu desteklemelidir.
                Keynesçi sosyal devlet iflas emiştir. Tüketim tasarrufa sebep olmayacaktır. Sosyal harcamalar bütçelerde ciddi bir sıkıntıya sebep olmaktadır. Dış yardımlarda gelişmeye değil gelişmemeye sebep olmaktadır.Demokrasiler ancak dünya çapında sivil toplumu amaç haline getirdiklerinde barışı kazanabilecektir.
 


En son eklenen 5 makale

Makale Başlığı
Ekleyen
Tarih
Okunma
Avşaroglu
05.05.2016
1240
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ANKARA 3 SALDIRISININ BÖLGESEL AKTÖRLER VE OLAYA ETKİ EDEN PARAMETRELER YÖN
Avşaroglu
05.05.2016
1394
KENTLEŞME VE KONUT POLİTİKALARI
Avşaroglu
05.05.2016
1240
www.ozanavsaroglu.com
copyright (c) 2010-2011 Tüm Hakları Saklıdır
web tasarım fby
iletişim: efebeytasarim@yahoo.com